This is a view of the Alps.
- Bu Alplerin bir manzarasıdır.
The room commands a fine view of the lake.
- Oda, güzel bir göl manzarasına hakim.
The landscape is unfamiliar to me.
- Manzara bana tanıdık değil.
He addressed my full attention to the landscape outside.
- Bütün dikkatimi dışarıdaki manzaraya yöneltti.
The scenery was beyond description.
- Manzara kelimelerle tanımlanamıyordu.
The scene of the car accident was a horrifying sight.
- Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı.
The scenery carried me back to my younger days.
- Manzara beni daha genç günlerime geri götürdü.
The scenery was beyond description.
- Manzara kelimelerle tanımlanamıyordu.
What a beautiful sight!
- Ne güzel bir manzara!
You should see the sight.
- Manzarayı görmelisin.
I was looking forward to seeing a scenic view of Mt. Fuji, but unfortunately it was completely hidden behind clouds.
- Fuji Dağının doğal manzarasını görmeye can atıyordum fakat maalesef o tamamen bulutların arkasına saklanmıştı.
Japan is famous for its scenic landscapes.
- Japonya, doğal manzaraları ile ünlüdür.
He took a picture of the beautiful landscape.
- Güzel manzaranın bir resmini çekti.
It remains to be seen what kind of picture we will be faced with in the end.
- Bakalım sonunda nasıl bir manzara ile karşı karşıya kalacağız.
The hotel has a good prospect.
- Otelin güzel bir manzarası var.
It's a spectacle you won't forget.
- Bu unutmayacağın bir manzara.
Tom lived in a spectacularly beautiful place.
- Tom olağanüstü manzaralı güzel bir yerde yaşadı.