Uzun zaman önce terkedilmiş küçük kasaba zamanla donmuş gibi görünüyor.
- The small town, abandoned long ago, seems frozen in time.
Irmağın kenarında terkedilmiş bir araba vardı.
- There was an abandoned car by the river.
O, terk edilmiş bir binada saklandı.
- He hid in an abandoned building.
Tom yalnız ve terk edilmiş hissetti.
- Tom felt lonely and abandoned.
Mekan tamamen terk edilmiş.
- The place is completely deserted.
Marilla kendini herkes tarafından terk edilmiş hissetti. Tavsiye için Bayan Lynde'ye bile gidemedi.
- Marilla felt deserted by everyone. She could not even go to Mrs. Lynde for advice.
Tom tenha tren istasyonunda büyük bir saatin altında tek başına durdu.
- Tom stood alone under a big clock in the deserted train station.