O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
 - She frankly admitted her guilt.
Sen samimi olmalısın, onlar sana bir arkadaş gibi davranırlar.
 - You should be frank, and they will treat you as a friend.
Tom o konuda çok açık sözlüydü.
 - Tom was quite frank about it.
Tom gerçekten açık sözlü olmamı istiyor mu?
 - Does Tom really want me to be frank?