She devoted herself to her children.
 - Kendisini çocuklarına adadı.
Tom offered to carry Mary's suitcase, but she told him she wanted to carry it herself.
 - Tom, Mary'ye valizini taşımayı teklif etti ama Mary, valizi kendisinin taşımak istediğini söyledi.
Tom saw himself in the mirror.
 - Tom kendisini aynada gördü.
He confined himself to his room.
 - O kendisini odasına kapatmıştı.
It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
 - Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.
He saved the boy at the risk of his own life.
 - Kendi yaşamını riske atarak çocuğu kurtardı.
The man pleaded self-defence.
 - Adam kendini savunmak için yalvardı.
Tom doesn't seem to have any self-confidence.
 - Tom kendine güveni var gibi görünmüyor.
Tom and Mary spoke in their respective languages.
 - Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.
Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders.
 - Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.
The most valuable skill one can acquire is the ability to think for oneself.
 - Bir kişinin kazanabileceği en değerli beceri, kendini düşünebilme yeteneğidir.
One ought to be true to oneself.
 - İnsan kendine karşı dürüst olmalı.
She wears high heels to make herself look taller.
 - O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
She said NO to herself. She said YES aloud.
 - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
He taught himself French.
 - Kendisine Fransızca öğretti.
He said NO to himself. He said YES aloud.
 - O kendi kendineHAYIRdedi.Yüksek sesle EVET dedi.
America fancies itself the world's freest nation.
 - Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.
After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
 - Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
America fancies itself the world's freest nation.
 - Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.
The candle went out by itself.
 - Mum kendiliğinden söndü.
Crises do not automatically produce the right recipes against them.
 - Krizler kendilerine karşı doğru tarifleri otomatik olarak üretmez.
After the concert, Tom signed autographs.
 - Tom konserden sonra kendi el yazılarını imzaladı.
He said NO to himself. He said YES aloud.
 - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
He gathered his children around him.
 - O, çocuklarını kendi etrafına topladı.
Why? That was the simple question everyone was asking themselves.
 - Neden? O herkesin kendine sorduğu basit soruydu.
First of all, please do a simple self-introduction.
 - Her şeyden önce, lütfen basit bir kendini tanıtım yap.
This is a picture of her own painting.
 - Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.
She said NO to herself. She said YES aloud.
 - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.
 - Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.
I've also done the same thing several times myself.
 - Ben de aynı şeyi birkaç kez kendim yaptım.
From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
 - Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
I saw it with my own eyes.
 - Onu kendi gözlerimle gördüm.
I hope to own my own house someday.
 - Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.