A day without smiling is a day lost.
- Gülümseme olmayan bir gün, kaybedilmiş bir gündür.
Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time.
- Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.
Deep beneath the ocean, the Titanic was lost to the world.
Tom never loses his cool.
- Tom soğukkanlılığını asla kaybetmez.
I was beginning to lose my cool.
- Soğuk kanlılığımı kaybetmeye başlıyordum.
Losing his balance from a sudden gust of wind, the tightrope walker fell to his death.
- Ani bir fırtınadan dengesini kaybettiği için, ip cambazı ölümüne düştü.
She forgave him for losing all her money.
- O, tüm parasını kaybettiği için onu bağışladı.
I've lost all my money.
- Bütün paramı kaybettim.
They lost no time in leaving their home.
- Evlerinden ayrılırlarken zaman kaybetmediler.
I've mislaid my watch.
- Kol saatimi kaybettim.