Kim Kardashian started a campaign against Turkey, so I never like her.
- Kim Kardashian Türkiye karşıtı bir kampanya başlattı, bundan dolayı onu asla beğenmiyorum.
If God is with us, then who can be against us?
- Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?
The exchange rate of the dollar versus the euro has declined.
- Doların Avroya karşı kuru inişe geçti.
He doesn't stand a chance against his opponent.
- Onun rakibine karşı bir şansı yok.
The candidate made wild accusations against his opponent.
- Aday rakibi karşısında vahşi suçlamalar yaptı.
There is no evidence to the contrary.
- Hiçbir karşıt kanıt yoktur.
Whose house is opposite to yours?
- Kimin evi seninkinin karşısında?
They live in the house opposite to ours.
- Bizim evin karşısındaki evde yaşarlar.
They didn't accept the counterproposal.
- Onlar karşı teklifi kabul etmediler.
There was no counterevidence.
- Hiçbir karşı delil yoktu.
They behave towards Muslims in a way in which no Muslim would behave towards an unbeliever.
- Onlar müslümanlara hiçbir müslümanın kâfire karşı davranmadığı şekilde davranıyorlar.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
He recoiled before his master's anger.
- O, efendisinin öfkesi karşısında geri çekildi.
He said that he had met her a week before.
- O,bir hafta önce onunla karşılaştığını söyledi.
You may disagree with and venture to question me, but remember, the feeling's mutual.
- Sen katılmayabilirsin ve beni sorgulamaya cesaret edebilirsin ama hatırla, duygu karşılıklıdır.
John Rutledge disagreed strongly.
- John Rutledge şiddetle karşı çıktı.
Let me compare the translation with the original.
- Çeviriyi orjinali ile karşılaştırayım.
One problem translators face is that sometimes the source document is poorly written.
- Çevirmenlerin karşılaştığı bir sorun kaynak belgenin kötü yazılmasıdır.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
He's opposed to racial discrimination.
- Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
I'm sorry, but I am opposed to this project.
- Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.
My university friend is against terror.
- Üniversite arkadaşım terör karşıtı.
If God is with us, then who can be against us?
- Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?
Anti-Chinese sentiment is on the rise in Myanmar.
- Myanmar'da Çin karşıtı düşünceler artıyor.
The anti-smoking law is just, in my opinion.
- Bence, sigara karşıtı yasa makul.
Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
- Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.
- Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.
The soldiers were disaffected toward the government.
- Askerler hükümete karşı hoşnut değillerdi.
As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious.
- Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.
Never contradict your elders.
- Asla büyüklerinize karşı söz söylemeyin.
When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
- Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
- Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
The controversial proposal has caused an intense war of words between the two opposing parties.
- Tartışmalı öneri, iki karşıt parti arasında yoğun bir söz savaşına neden oldu.
He joined the opposing team.
- O, karşı takıma katıldı.
Tom is facing financial problems.
- Tom mali sorunlarla karşı karşıya.
Russia is facing great financial difficulties.
- Rusya büyük finansal zorluklarla karşılaşıyor.
I'm opposed to what he said.
- Onun söylediğine karşıyım.
We opposed his plan to build a new road.
- Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
People should be honest with one another.
- İnsanlar birbirlerine karşı dürüst olmalı.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.