Kim Kardashian started a campaign against Turkey, so I never like her.
 - Kim Kardashian Türkiye karşıtı bir kampanya başlattı, bundan dolayı onu asla beğenmiyorum.
I am against this project.
 - Ben bu projeye karşıyım.
The exchange rate of the dollar versus the euro has declined.
 - Doların Avroya karşı kuru inişe geçti.
He doesn't stand a chance against his opponent.
 - Onun rakibine karşı bir şansı yok.
Lincoln welcomed his old political opponent.
 - Lincoln eski siyasi rakibini karşıladı.
There is no evidence to the contrary.
 - Hiçbir karşıt kanıt yoktur.
Tom sat opposite Mary.
 - Tom Mary'nin karşısına oturdu.
Whose house is opposite to yours?
 - Kimin evi seninkinin karşısında?
They didn't accept the counterproposal.
 - Onlar karşı teklifi kabul etmediler.
He countered their proposal with a surprising suggestion.
 - O, onların teklifine şaşırtıcı bir öneri ile karşılık verdi.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
 - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
Our feelings towards him are mixed.
 - Ona karşı duygularımız karışık.
He said that he had met her a week before.
 - O,bir hafta önce onunla karşılaştığını söyledi.
Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
 - Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
John Rutledge disagreed strongly.
 - John Rutledge şiddetle karşı çıktı.
To be quite honest with you, I disagree with that statement.
 - Sana karşı oldukça dürüst olmak gerekirse, o açıklamaya katılmıyorum.
Let me compare the translation with the original.
 - Çeviriyi orjinali ile karşılaştırayım.
One problem translators face is that sometimes the source document is poorly written.
 - Çevirmenlerin karşılaştığı bir sorun kaynak belgenin kötü yazılmasıdır.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
 - Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
He's opposed to racial discrimination.
 - Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
I'm sorry, but I am opposed to this project.
 - Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.
I am against this project.
 - Ben bu projeye karşıyım.
You should save some money against a rainy day.
 - Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.
Many people don't realize that antibiotics are ineffective against viruses.
 - Birçok kişi antibiyotiklerin virüslere karşı yararsız olduklarının farkında değiller.
Many people don't realize that antibiotics are ineffective against viral diseases.
 - Birçok kişi antibiyotiklerin virüs kaynaklı hastalıklara karşı etkisiz olduklarının farkında değil.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
 - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
 - Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
 - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.
 - Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
 - Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious.
 - Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.
When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
 - Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
Do not forget to meet me at the station.
 - Beni istasyonda karşılamayı unutma.
He joined the opposing team.
 - O, karşı takıma katıldı.
The controversial proposal has caused an intense war of words between the two opposing parties.
 - Tartışmalı öneri, iki karşıt parti arasında yoğun bir söz savaşına neden oldu.
Tom is facing a few serious problems.
 - Tom birkaç ciddi sorunla karşı karşıya.
Tom is facing financial problems.
 - Tom mali sorunlarla karşı karşıya.
I'm sorry, but I am opposed to this project.
 - Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.
He's opposed to racial discrimination.
 - O, ırksal ayrımcılığa karşı çıktı.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
 - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
My car looks shabby in comparison with his new one.
 - Yenisiyle karşılaştırıldığında benim arabam külüstür gözüküyor.