The last thing I want to do is butt in.
 - Yapmak istediğim son şey karışmaktır.
Do not interfere with Tom while he is reading.
 - Tom okurken ona karışma.
Bob told Jane not to interfere in his personal affairs.
 - Bob Jane'e onun kişisel işlerine karışmamasını söyledi.
They did not wish to become embroiled in the dispute.
 - Onlar münakaşaya karışmak istemediler.
Don't meddle in other people's lives.
 - Diğer insanların yaşamlarına karışmamalıyız.
He has no right to meddle in our family's problems.
 - Onun bizim ailenin sorunlarına karışma hakkı yoktur.
I have no intention of meddling in your affairs.
 - İşlerine karışmaya niyetim yok.
Great strain was put on Tom and Mary's marriage by the constant meddling of Mary's mother.
 - Mary'nin annesinin sürekli karışmasından Tom ve Mary'nin evliliğine büyük bir gerginlik konuldu.
I often confuse Spanish vowels.
 - İspanyolcadaki sesli harfleri sık sık karıştırıyorum.