I should've known better than to use Tom's bicycle without permission.
 - Tom'un bisikletini izinsiz kullanmamayı bilmeliydim.
He entered my room without permission.
 - İzinsiz olarak odama girdi.
I didn't mean to intrude.
 - Ben izinsiz girmek istemedim.
I don't want to intrude.
 - İzinsiz girmek istemiyorum.
She wanted my permission to use the telephone.
 - Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.
He's just gone on leave.
 - O az önce izinli gitti.
Tom allowed Mary to leave early.
 - Tom Mary'nin erken ayrılması için izin verdi.
It was not permitted that the inhabitants trespass in the area.
 - Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.
The teacher permitted the boy to go home.
 - Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
Trespassers will be shot.
 - İzinsiz giren kimseler vurulacaktır.
How dare you trespass on my property!
 - Mülkiyetime izinsiz girmeye nasıl cesaret edersin!
Please forgive my intrusion, but this is something that you're going to want to hear.
 - Lütfen izinsiz girmemi affedin ama bu duymak isteyeceğiniz bir şey.
Can I take a day off?
 - Bir günlük izin alabilir miyim?
Half the office took a day off.
 - Ofisin yarısı izin aldı.
Circumstances do not permit me such a holiday.
 - Koşullar bana böyle bir tatil izin vermez.
I am, by no means, allowed to become ill now, tomorrow is my holiday.
 - Şimdi hiçbir şekilde hasta olmama izin verilmiyor. Yarın benim tatilim.
Why wouldn't you let me get a driver's license?
 - Neden ehliyet almama izin vermedin?
Let me take a look at your driver's license.
 - Ehliyetine bakmama izin ver.
His mother will not consent to his going there alone.
 - Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
 - İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
I'm allowing you to go.
 - Gitmene izin veriyorum.
I think it's time for me to stop allowing her to always have her own way.
 - Sanırım onun her zaman istediğini yapmasına izin vermeyi durdurmamın zamanıdır.
You are not allowed to violate the rules.
 - Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
 - Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
I'm on a paid vacation.
 - Ben ücretli izindeyim.
I'm going to take my vacation in September rather than July.
 - İzinimi temmuzda değil eylülde alacağım.
Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.
 - Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.
I'm going to take my vacation in September rather than July.
 - İzinimi temmuzda değil eylülde alacağım.
I stood aside to let them pass.
 - Onların geçmesine izin vermek için kenarda durdum.
We won't let you pass away.
 - Ölmene izin vermeyeceğiz.
Will you excuse us for a moment?
 - Bize biraz izin verir misiniz?
Will you excuse me for a moment?
 - Bana biraz izin verir misiniz?
Most government workers are on furlough.
 - Çoğu hükümet çalışanı izinde.
I will come, weather permitting.
 - Hava izin verirse, gelirim.