He often lets me use his typewriter.
 - Çoğunlukla daktilosunu kullanmama izin verir.
Janet always lets me use her typewriter.
 - Janet bana her zaman onun daktilosunu kullanmama izin verir.
This security system allows us to trace employees movements anywhere they go.
 - Bu güvenlik sistemi çalışanların hareketlerini gittikleri yerde izlemelerine izin verir.
Kawa is an implementation of Scheme for JVM that allows to take advantage of all the Java’s libraries.
 - Kawa bir JVM(Java Sanal Makinesi) gerçekleştirme projesidir.Bu bütün Java kütüphanelerini avantajlı bir şekilde kullanmaya izin verir.
Allow me to introduce Mayuko to you.
 - Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
 - Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
Mary does not let her sister borrow her clothes.
 - Mary, kız kardeşinin elbiselerini ödünç almasına izin vermez.
You can drink water, but you can also let it walk.
 - Su içebilirsin fakat aynı zamanda da onun yürümesine izin verebilirsin.
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
 - Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.
They were not permitted to cross into Canada.
 - Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.
I will come, weather permitting.
 - Hava izin verirse, gelirim.
No ambiguities are allowed in a contract.
 - Bir sözleşmede belirsizliklere izin verilmez.
You are not allowed to violate the rules.
 - Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
 - İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
His mother will not consent to his going there alone.
 - Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
The teacher permitted the boy to go home.
 - Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
They were not permitted to cross into Canada.
 - Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.