I can't believe how hard it is to find decent grub around here.
 - Buralarda iyi bir yiyecek bulmanın ne kadar zor olduğuna inanamıyorum.
Tom got a decent grade on the test he took last week.
 - Tom geçen hafta girdiği sınavda iyi bir not aldı.
That tie suits you very well.
 - Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
John can't speak French well.
 - John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.
He is no good as a doctor.
 - Doktor olarak iyi değil.
I haven't a very good dictionary.
 - Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
I think it will be fine.
 - Ben, havanın iyi olacağını düşünüyorum.
Are you OK? I'm fine!
 - “İyi misin?” “Ben iyiyim!”
I am deeply grateful to you for your kindness.
 - İyiliğin için sana derinden minnettarım.
I am grateful to you for your kindness.
 - İyiliğiniz için size minnettarım.
Love isn't a game, so you can't just cherry pick the best bits!
 - Aşk bir oyun değildir, bu nedenle sadece en iyi parçaları seçemezsiniz!
You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
 - Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
As long as we love each other, we'll be all right.
 - Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
Cheer up! It will soon come out all right.
 - Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
I need someone to hold me and tell me everything will be alright.
 - Beni tutacak ve bana her şeyin iyi olacağını söyleyecek birine ihtiyacım var.
Is everything alright here?
 - Burada her şey iyi mi?
Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
 - Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
 - Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
Bob and I are great friends.
 - Bob ve ben çok iyi arkadaşlarız.
The growth of online shopping and booking has greatly improved life for the consumers.
 - Online alışveriş ve rezervasyonun büyümesi tüketiciler için hayatı oldukça iyileştirdi.
His eyes searched my face to see if I was talking straight.
 - Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.
Nakido is better than Twitter.
 - Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
A laptop is better than a desktop.
 - Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
One can hardly find a more suitable climate.
 - Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.
Tom didn't treat Mary very nicely.
 - Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
Tom doesn't treat Mary very nicely.
 - Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
This translation is not quite up to snuff.
 - Bu çeviri oldukça iyi değil.
Relations with Canada remained correct and cool.
 - Kanada ile ilişkiler doğru ve iyi kaldı.
When the tempura I make cools down, it immediately loses its crispiness and doesn't taste very good.
 - Yaptığım tempura soğuduğunda, o derhal gevrekliğini kaybeder ve tadı iyi olmaz.
A good doctor is sympathetic to his patients.
 - İyi bir doktor hastalarına sempatiktir.
Benjamin Harrison's campaign was well-organized.
 - Benjamin Harrison'un kampanyası iyi organize edilmişti.
The man is well-known all over the village.
 - Adam köyün her yerinde iyi tanınmıştır.
I decided to be happy because it's good for my health.
 - Mutlu olmaya karar verdim çünkü sağlığım için iyi.
Happy is a man who marries a good wife.
 - İyi bir eş ile evlenen bir adam mutludur.
You know as well as I do that that isn't likely to happen.
 - Onun muhtemelen olmayacağını benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
It is likely to be fine.
 - O, muhtemelen iyi olacak.
Mr Ford is all right now.
 - Bay Ford şimdi iyidir.
As long as we love each other, we'll be all right.
 - Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
He speaks English fairly well.
 - O, İngilizceyi oldukça iyi konuşur.
Tom speaks French fairly well, doesn't he?
 - Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşur değil mi?
She's a really nice girl.
 - O gerçekten iyi bir kız.
It is lucky that the weather should be so nice.
 - Havanın o kadar iyi olması tesadüftür.
Tom is pretty good at playing piano by ear.
 - Tom notasız piano çalmada oldukça iyidir.
That's a pretty good idea.
 - O oldukça iyi bir fikir.
John isn't well enough to go to school today.
 - John, bugün okula gitmek için yeteri kadar iyi değildir.
I know it well enough.
 - Ben onu yeterince iyi tanıyorum.
That offer sounds too good to be true. What's the catch?
 - Bu teklif gerçek olamayacak kadar çok iyi görünüyor. Bit yeniği nedir.
That sounds too good to be true.
 - O gerçek olamayacak kadar iyi görünüyor.
I think I’m going to be okay.
 - Sanırım iyi olacağım.
Tom did okay on the test.
 - Tom sınavda iyi yaptı.
Oysters don't agree with me.
 - İstiridye bana iyi gelmiyor.
Tom agreed that Mary's suggestions were good ones.
 - Tom Mary'nin önerilerinin iyi olanlar olduğunu kabul etti.
A handsome man is a good reason to go to hell.
 - Yakışıklı bir adam, cehenneme gitmek için iyi bir nedendir.
He is handsome. In addition, he is good at sport.
 - O yakışıklıdır. Ayrıca sporda iyidir.
Swimming is good exercise for the whole body.
 - Yüzme vücudun bütünü için iyi bir egzersizdir.
Karam is the best student in the whole school.
 - Karam, bütün okuldaki en iyi öğrencidir.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
 - Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.