Tom got a decent grade on the test he took last week.
- Tom geçen hafta girdiği sınavda iyi bir not aldı.
Tom couldn't find a decent job in Boston, so he moved to Chicago.
- Tom Boston'da iyi bir iş bulamadı, bu yüzden Şikago'ya taşındı.
John can't speak French well.
- John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.
My mom doesn't speak English very well.
- Annem İngilizce'yi çok iyi konuşamaz.
I haven't a very good dictionary.
- Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
He is no good as a doctor.
- Doktor olarak iyi değil.
Are you OK? I'm fine!
- “İyi misin?” “Ben iyiyim!”
I think it will be fine.
- Ben, havanın iyi olacağını düşünüyorum.
I'll never forget your kindness as long as I live.
- İyiliğini yaşadığım sürece unutmayacağım.
I am grateful to you for your kindness.
- İyiliğiniz için size minnettarım.
He, just like you, is a good golfer.
- O, tam senin gibi, iyi bir golfçü.
Just how well can masks block the, even smaller than pollen, yellow sand dust? I think it much more of a nuisance than pollen.
- Maskeler sarı kum tozunu,polenlerden dahada küçük,ne kadar iyi engelleyebilir?Sanırım o polenden oldukça daha fazla bir baş belasıdır.
Cheer up! It will soon come out all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
As long as we love each other, we'll be all right.
- Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
Tom, are you feeling alright?
- Tom, kendini iyi hissediyor musun?
I need someone to hold me and tell me everything will be alright.
- Beni tutacak ve bana her şeyin iyi olacağını söyleyecek birine ihtiyacım var.
Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
- Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
- Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
Bob and I are great friends.
- Bob ve ben çok iyi arkadaşlarız.
Good health is a great blessing.
- İyi sağlık büyük bir nimettir.
His eyes searched my face to see if I was talking straight.
- Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.
This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
One can hardly find a more suitable climate.
- Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.
Tom didn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
Tom doesn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
This translation is not quite up to snuff.
- Bu çeviri oldukça iyi değil.
Relations with Canada remained correct and cool.
- Kanada ile ilişkiler doğru ve iyi kaldı.
I always thought Tom was so cool.
- Ben hep Tom'un çok iyi olduğunu düşündüm.
A good doctor is sympathetic to his patients.
- İyi bir doktor hastalarına sempatiktir.
The man is well-known all over the village.
- Adam köyün her yerinde iyi tanınmıştır.
Lincoln was not well-known.
- Lincoln iyi tanınmıyordu.
I decided to be happy because it's good for my health.
- Mutlu olmaya karar verdim çünkü sağlığım için iyi.
Even if it was somebody else who made her happy, as long as she is happy, that's fine.
- Onu mutlu eden başka biri olsa da, o mutlu olduğu sürece, bu iyi.
Tom said that he thought the economy was likely to get better.
- Tom ekonominin muhtemelen iyileşeceğini düşündüğünü söyledi.
You know as well as I do that that isn't likely to happen.
- Onun muhtemelen olmayacağını benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
Cheer up! It will soon come out all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Mr Ford is all right now.
- Bay Ford şimdi iyidir.
Tom speaks French fairly well, doesn't he?
- Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşur değil mi?
Tom did fairly well on the test he took yesterday.
- Tom dün girdiği sınavda oldukça iyi yaptı.
There's a nice Thai restaurant near here.
- Buranın yakınında iyi bir Tayland restoranı var.
It is lucky that the weather should be so nice.
- Havanın o kadar iyi olması tesadüftür.
Tom can speak French pretty well.
- Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşabilir.
Tom knows Mary pretty well.
- Tom Mary'yi oldukça iyi biliyor.
Tom didn't do well enough on the driver's test to get a driver's license.
- Tom sürücü belgesini almak için sürücü testinde yeterince iyi yapamadı.
I know it well enough.
- Ben onu yeterince iyi tanıyorum.
That sounds good to me.
- O bana iyi görünüyor.
That sounds too good to be true.
- O gerçek olamayacak kadar iyi görünüyor.
I hope everything is okay.
- Umarım her şey iyidir.
I think I’m going to be okay.
- Sanırım iyi olacağım.
We all agreed it was a good idea.
- Hepimiz bunun iyi bir fikir olduğunu kabul ettik.
The climate here doesn't agree with me.
- Buradaki iklim bana iyi gelmiyor.
He is a good boy, and what is better, very handsome.
- O iyi bir çocuk ve daha da iyisi, çok yakışıklı.
A handsome man is a good reason to go to hell.
- Yakışıklı bir adam, cehenneme gitmek için iyi bir nedendir.
Swimming is good exercise for the whole body.
- Yüzme vücudun bütünü için iyi bir egzersizdir.
On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
- İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.