Sami wanted stability.
- Sami istikrar istiyordu.
Stability has been elusive.
- İstikrar zor bulunur.
Jack and Betty have been going steady for a month.
- Jack ve Betty bir aydır istikrarlı olarak gitmektedirler.
The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
- İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
Kararlılıkla her şeyi başarırız.
- İstikrarla her şeye muvaffak oluruz.
Bu mücadele kararlılıkla devam edecek.
- Bu mücadele istikrarla sürecek.