indicating displeasure at another person's behaviour or statement.

listen to the pronunciation of indicating displeasure at another person's behaviour or statement.
Английский Язык - Турецкий язык

Определение indicating displeasure at another person's behaviour or statement. в Английский Язык Турецкий язык словарь

really
hakikaten

Bu cep telefonu hakikaten pahalı. - This cellphone is really expensive.

O hakikaten sıkıcı mıydı? - Was he really boring?

really
gerçekten

Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum. - I really look forward to your visit in the near future.

O gerçekten akıllı, değil mi? - She's really smart, isn't she?

really
gerçekten mi

Gerçekten mi? Kitaplarını hep okuduğun, sevdiğin bir yazarın var mı? - Really? You have a favorite writer you always read?

Gerçekten mi? Ben gitmeden önce onu kilitlemiştim. - Really? I had locked it up before I went out.

really
öyle mi

Gerçekten öyle mi oldu? - Did it really happen like that?

Gerçekten öyle mi düşünüyorsun? - Do you really think so?

really
mutlâka

Çatı mutlaka tamir edilmeli. - The roof is really in need of repair.

Çıkmadan mutlaka karnını doyurmalısın. - You really should eat before you leave.

really
kesin olarak

Hiçbir şeyi kesin olarak öngöremeyiz. - We cannot really predict anything.

Birinin kafasından neler geçtiğini kimse kesin olarak bilemez. - No one ever really knows what's going through someone else's head.

really
kesinlikle

Çok kibar olsa bile ona kesinlikle güvenmiyorum. - Even if he's very nice, I don't really trust him.

Tom'un parayı almadığından kesinlikle emin olamam. - I can't really be certain that Tom didn't take the money.

really
cidden

Benim için Japonca konuşmak cidden kolay. - It's really easy for me to speak Japanese.

Bence Tom cevabı cidden bilmiyor. - I think Tom really doesn't know the answer.

really
gayet

Buradaki sistem gayet iyi çalışıyor. - The system here works really well.

really
aslında

Jingle Bells, Noel zamanı yaklaştığında popüler bir şarkı, aslında bir Noel şarkısı değildir. Sözleri Noel hakkında bir şey söylemiyor. - Jingle Bells, a popular song around Christmas time, is not really a Christmas song. The lyrics say nothing about Christmas.

Tom uzun süre konuştu fakat aslında çok şey söylemedi. - Tom talked for a long time, but didn't really say much.

really
hakikat

Bu cep telefonu hakikaten pahalı. - This cellphone is really expensive.

Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum. - I really, truly believe that.

really
sahi mi

Sahi mi? Benim hobim çizgi roman okumaktır. - Really? My hobby is reading comics.

really
sahiden

Bir sürü kişi pandispanyayı fırınlanması zor sanmakta, ama yeterince yumurta kullanırsanız hiçbir şey sahiden ters gitmeyebilir. - Many people think that sponge cake is difficult to bake, but if you use enough eggs, nothing can really go wrong.

O sahiden akıllı, değil mi? - She's really smart, isn't she?

really
z. gerçekten
Английский Язык - Английский Язык
really

Well, really! How rude.

indicating displeasure at another person's behaviour or statement.

    Расстановка переносов

    in·di·cat·ing dis·pleas·ure at an·oth·er person's be·ha·viour or state·ment
Избранное