indicating approximation or uncertainty

listen to the pronunciation of indicating approximation or uncertainty
Английский Язык - Турецкий язык

Определение indicating approximation or uncertainty в Английский Язык Турецкий язык словарь

like
{f} sevmek

Tom Mary'yi sevmekten kendini alamadı. - Tom couldn't help but like Mary.

Tom'u sevmekten başka çaren yok. - You can't help but like Tom.

like
{s} gibi

Kız, sihir gibi kayboldu. - The girl vanished like magic.

Bunun gibi bir kamera almak istiyorum. - I would like to get a camera like this.

like
likes and dislikes sevdiği ve beğenmediği şeyler
like
{e} gibi, -e benzer
like
dilemek

Bu sabah için özür dilemek istiyorum. - I'd like to apologize for this morning.

Anneme mutlu yıllar dilemek istiyorum. - I'd like to wish my mom a happy birthday.

like
-imsi
like
sonek -ımsı
like
sempati duymak
like
eşit

Gerçek aşk ebedidir, sonsuzdur ve hep kendi gibidir. Eşit ve saf, abartılı sergilemeler olmadan: özünde hep gençtir ve beyaz saçlarla görünür. - True love is eternal, infinite, and always like itself. It is equal and pure, without violent demonstrations: it is seen with white hairs and is always young in the heart.

Bütün renkleri eşit derecede severim. - I like all the colors equally.

like
{i}

Tom Chris'e onun eşarbını sevmediğini söylediğinde, o ondan kurtuldu. - When Tom told Chris he didn't like her scarf, she got rid of it.

Eşi, bir baca gibi sigara içiyor. - Her husband smokes like a chimney.

like
{f} hoşlanmak, sevmek; beğenmek. like a bolt out of the k.dili. beklenmedik bir şekilde, birdenbire
like
rağbet etmek
like
müşabih
like
benzeri

Ben erkek kardeşime benzerim. - I am like my brother.

Ben elma ve muz ve benzeri farklı meyveler yedim. Ayrıca iki patates yedim. - I ate different fruits like apples and bananas and such. I also ate two potatoes.

like
istemek

O çok kötü bir filmdi, değil mi? Evet. İçimden paramı geri istemek geliyor! - That was such a bad movie, right? Yeah. I feel like asking for my money back!

like
-miş gibi
like
{i} beğeni

Bu ceketi beğeniyorum. Onu deneyebilir miyim? - I like this coat. May I try it on?

Oda farklı görünüyor, şimdi daha çok beğeniyorum. - The room looks different, now I like it more.

like
güya
like
(İnşaat) gibi, beğenmek
Английский Язык - Английский Язык
like

And then he, like, got all angry and left the room.

indicating approximation or uncertainty

    Расстановка переносов

    in·di·cat·ing ap·prox·i·ma·tion or un·cer·tain·ty

    Турецкое произношение

    îndıkeytîng ıpräksımeyşın ır ınsırtınti

    Произношение

    /ˈəndəˌkātəɴɢ əˌpräksəˈmāsʜən ər ənˈsərtəntē/ /ˈɪndəˌkeɪtɪŋ əˌprɑːksəˈmeɪʃən ɜr ənˈsɜrtəntiː/
Избранное