You are very likely right.
- Sen büyük ihtimalle haklısın.
Jane is more than likely to come.
- Jane büyük ihtimalle gelecek.
Tom seems to be unwilling to even consider the possibility that he is wrong.
- Tom hatalı olduğu ihtimalini düşünmeye bile isteksiz görünüyor.
Tom couldn't rule out the possibility that Mary didn't like him.
- Tom Mary'nin ondan hoşlanmamış olma ihtimalini kabul edemedi.
If by any chance he's busy, help him.
- Bir ihtimal meşgul olursa, ona yardım et.
There was no chance to finish the job on time.
- İşi zamanında bitirmek için hiçbir ihtimal yoktu.
The probability of Tom being punished is very small.
- Tom'un cezalandırılma ihtimali çok düşüktür.
In all probability, the money will not be paid.
- Çok büyük bir ihtimalle para ödenmeyecek.
They now face the prospect of having to wear a cycling helmet by law.
- Onlar yasayla bisiklet kaskı giymek zorunda kalma ihtimali ile karşı karşıyalar.
It's a depressing prospect.
- Çok iç karartıcı bir ihtimal.
I'll most likely win.
- Ben büyük ihtimalle kazanacağım.
I think Tom is the one most likely to win the race.
- Tom'un büyük ihtimalle yarışı kazanacak kişi olduğunu düşünüyorum
Is there any likelihood of his coming?
- Onun gelme ihtimali var mı?
In all likelihood, you will pass the entrance exam if you use this textbook.
- Büyük bir ihtimalle, bu ders kitabını kullanırsan, giriş sınavını geçeceksin.
That's possible but highly unlikely.
- Bu mümkün ama son derece düşük ihtimal.
Tom isn't very likely to know where Mary keeps her address book.
- Tom Mary'nin adres defterini nerede sakladığını büyük ihtimalle bilmiyor.
He's very likely to be late.
- O, büyük ihtimalle geç kalacak.
You will be delayed for only thirty minutes at worst.
- En kötü ihtimalle sadece otuz dakika geç kalmış olacaksın.
At worst, I will get an average mark.
- En kötü ihtimalle, ortalama bir puan alacağım.
Tom is well aware of the odds.
- Tom ihtimallerin farkındadır.
He beat the odds and was successful.
- O, ihtimalleri yendi ve başarılı oldu.