The salesman made some exaggerated claims in order to sell his product.
- Satıcı onun ürününü satmak için bazı abartılı iddialar ortaya attı.
These claims lack a scientific foundation.
- Bu iddialar bir bilimsel dayanaktan yoksun.
Are these allegations true?
- Bu iddialar doğru mu?
Tom denied the allegations.
- Tom iddiaları reddetti.
Tom has denied that allegation.
- Tom o iddiayı yalanladı.
Can you prove the allegations?
- İddiaları kanıtlayabilir misin?
The man claimed he didn't take the money.
- Adam parayı almadığını iddia etti.
Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty.
- Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.
Can you prove the validity of your assertion?
- İddianızın geçerliliğini ispat edebilir misiniz?
So long as you have no evidence for your assertions, I am not having this conversation.
- İddiaların için bir kanıtın olmadığı sürece ben bu konuşmayı yapmıyorum.
He knows better than to make such a claim.
- Böyle bir iddiayı ortaya atmayacak kadar akıllı.
I bet you're wondering how this works.
- Her iddiasına varım ki bunun nasıl çalıştığını merak ediyorsun.
Her argument was not based on facts.
- Onun iddiası gerçeklere dayalı değildi.
The argument that smoking is injurious has become accepted.
- Sigara içmenin zararlı olduğu iddiası kabul edildi.
She allegedly killed him in self defense.
- İddialara göre o onu kendini savunmak için öldürdü.
She allegedly killed him.
- O, iddialara göre onu öldürdü.