One, two, three, four, five, six, seven, eight, nine, ten.
 - Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
I saw a movie for the first time in two years.
 - İki yılda ilk kez bir film izledim.
Do you have a double room?
 - İki kişilik bir odan var mı?
The only room available is a double.
 - Mevcut tek oda iki kişiliktir.
The orthodontist told him he'd need braces for at least two years.
 - Ortodontist ona en az iki yıl süreyle pantolon askısına ihtiyacı olacağını söyledi.
Your words split my heart in twain.
 - Sözleriniz kalbimi ikiye böldü.
The number 2015 is represented as 11111011111 in binary.
 - 2015 numarası ikili olarak 11111011111 olarak gösterilir.
We had a couple glasses of wine.
 - İki bardak şarabımız vardı.
I left him a couple messages.
 - Ona iki mesaj bıraktım.
He's only a couple of years older than me.
 - O benden yalnızca iki yaş büyük.
I asked Tom a couple of questions.
 - Tom'a iki soru sordum.
Either way will lead you to the station.
 - Her iki yol da seni istasyona götürecektir.
Either of the two must go.
 - İkisinden biri gitmeli.
Only in love are unity and duality not in conflict.
 - Birlik ve ikilik yalnızca aşkta çatışma içinde değildir.
Tom and Mary are a musical duo.
 - Tom ve Mary müzikal bir ikilidir.
Tom and Mary were both ambitious.
 - Tom ve Mary her ikisi de hırslı.
Tom and Mary are both ambitious, aren't they?
 - Tom ve Mary ikisi de hırslı, değil mi?
He wouldn't have thought twice.
 - O iki kere düşünmezdi.
Twice two is equal to four.
 - İki kere iki dört eder.
I've climbed Mt. Fuji twice.
 - Ben iki kez Mt. Fuji'ye tırmandım.
German classes are held twice a week - on Mondays and Wednesdays.
 - Almanca dersleri haftada iki kez yapılmaktadır- Pazartesi ve Çarşamba günleri.
I have seen Star Wars twice.
 - Yıldız Savaşlarını iki defa izledim.
The plane circled the airport twice after taking off.
 - Uçak havalandıktan sonra havaalanı etrafında iki defa dolandı.
We stayed in London for a fortnight.
 - Londra'da iki hafta kaldık.
I was on holiday for a fortnight.
 - İki haftadır tatildeydim.
Both the brothers were out.
 - Kardeşlerin her ikisi de dışarıdalardı.
Tom and his wife both have to work to make ends meet.
 - Tom ve karısı kıt kanaat geçinmek için her ikisi çalışmak zorunda.
He is twice as old as I.
 - Benim iki katım kadar yaşlıdır.
My brother eats twice as much as I do.
 - Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
He is twice as old as I.
 - Benim iki katım kadar yaşlıdır.
Your room is twice the size of mine.
 - Senin odan benimkinin boyutunun iki katı kadar.
The download speed is twice as fast as the upload speed on this network.
 - Bu ağda indirme hızı yükleme hızının iki misli daha hızlı.
If you decided to work for us we would pay you twice as much.
 - Bizim için çalışmaya karar verirsen sana iki mislini öderiz.
A space is missing before the colon.
 - İki nokta üst üste'den önce boşluk eksik.
In my language, the , is called comma, the ; is called semicolon, : is called colon, ... are called ellipsis, and this sentence ends with a period.
 - Benim dilimde , virgül, ; noktalı virgül, : iki nokta üstüste, ... üç nokta şeklinde adlandırılır ve bu cümle bir noktayla biter.
Tom doubled his investment in a year.
 - Tom'un bir yıl içinde yatırımını iki katına çıkardı.
I shouldn't have doubled the recipe.
 - Tarifeyi iki katına çıkarmamalıydım.
The number of employees doubled in ten years.
 - Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
They need to eat double that amount.
 - O miktarın iki katını yemeliler.
Men, women and children on both sides were killed.
 - Her iki tarafta, erkekler, kadınlar ve çocuklar öldürüldü.
Soldiers on both sides were dying by the millions.
 - Her iki tarafta da milyonlarca asker ölüyordu.
Is the road wide enough for two-way traffic?
 - Yol, iki yönlü trafik için yeterince geniş mi?
You are double-faced and this is the problem.
 - Sen iki yüzlüsün ve bu problem.
She is paralyzed in both legs.
 - O, her iki bacağından felçlidir.
Both of the brothers are dead.
 - Kardeşlerin ikisi de öldü.
He is such a hypocrite.
 - O böyle bir iki yüzlü.
I know I'm a hypocrite.
 - Bir iki yüzlü olduğumu biliyorum.
The two sisters lived very quietly.
 - İki kız kardeş çok sakince yaşadılar.
Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
 - Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
I'm pretty sure Tom's bilingual.
 - Tom'un iki dilli olduğundan oldukça eminim.
Being bilingual is the norm.
 - İki dilli olmak normdur.
George Washington was born on the twenty-second of February seventeen thirty-two.
 - George Washington yirmi iki şubat bin yedi yüz otuz ikide doğdu.
The island of Ireland consists of thirty-two counties.
 - İrlanda adası, otuz iki ilden oluşur.
The only room available is a double.
 - Mevcut tek oda iki kişiliktir.
They need to eat double that amount.
 - O miktarın iki katını yemeliler.