Precautionary measures were unnecessary.
 - İhtiyati önlemler gereksizdi.
I would have to take precautionary steps to keep him out.
 - Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.
It was a prudent move.
 - Bu ihtiyatlı bir hareketti.
Tom told me that he thought Mary would be discreet.
 - Tom bana Mary'nin ihtiyatlı olacağını düşündüğünü söyledi.
His mother discreetly kept an eye on the boy.
 - Annesi çocuğu ihtiyatlı biçimde gözledi.