We saw the internal compartments.
She has aspirations to become an interior decorator.
 - Onun iç dekaratör olma özlemleri var.
He made over the interior of his house.
 - O, evinin içini yeniletti.
Do you have a cheap flight ticket on a domestic line?
 - İç hatlarda ucuz bir uçak biletiniz var mı?
The Government's domestic policy was announced.
 - Hükümetin iç politikası açıklandı.
There's a button on the inner side of the door.
 - Kapının iç tarafında bir buton var.
Jupiter has four inner satellies: Metis, Adrastea, Amalthea, and Thebe. Their orbits are very close to the planet.
 - Jüpiterin dört iç uydusu vardır: Metis, Adrastea, Amalthea ve Thebe. Onların uyduları gezegene çok yakındır.
We dissected a frog to examine its internal organs.
 - Bir kurbağayı, iç organlarını incelemek için kesip parçalara ayırdık.
That is an internal affair of this country.
 - O, bu ülkenin iç işidir.
I opened the box and looked inside.
 - Kutuyu açtım ve içine baktım.
There are two zombies inside my house.
 - Evimin içinde iki tane zombi var.
They took Tom to the hospital to have his stomach pumped because he ate something poisonous.
 - Zehirli bir şey yediği için, onlar Tom'u midesini pompalatmak için hastaneye götürdüler.
The stomach is one of the internal organs.
 - Mide iç organlardan birisidir.
Catherine stayed indoors because it was raining.
 - Yağmur yağdığı için Catherine içerde kaldı.
It was raining hard, so we played indoors.
 - O kadar çok yağmur yağıyordu ki içerde oynadık.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
 - Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
He drank a great swig from the bottle.
 - O, şişeden büyük bir yudum içti.
Truman arrived at the White House within minutes.
 - Truman, Beyaz Saray'a dakikalar içinde ulaştı.
She will be back within a week.
 - O bir hafta içinde geri dönecek.
We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
 - Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
Europeans love to drink wine.
 - Avrupalılar şarap içmeyi sever.
Do you have alcohol-free drinks?
 - Alkolsüz içecekleriniz var mı ?
It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
 - İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
We have to stop him from drinking any more.
 - Artık onu, içmekten alıkoymalıyız.
After taking a bath, I drank some soft drink.
 - Duş aldıktan sonra biraz meşrubat içtim.
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
 - Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
The Japanese are often criticized for being inward looking and insufficiently international in their outlook.
 - Japonya görünüşte içe dönük ve yetersiz uluslararası yapıya sahip olduğundan dolayı sık sık eleştirilmektedir.
You need to look inward.
 - İçeriye bakman gerek.
People often spill their guts to bartenders.
 - İnsanlar genellikle içlerini barmenlerinine dökerler .
Tom doesn't have the guts to do that.
 - Tom'un onu yapmak için cesareti yok.
It prevented a civil war.
 - Bu bir iç savaş engelledi.
There was a danger of civil war.
 - Bir iç savaş tehlikesi vardı.
Tom held his cup out for Mary to refill it.
 - Tom Mary'nin onu yeniden doldurması için kupasını uzattı.
Tom held out his cup for a refill.
 - Tom yeniden doldurulması için fincanını uzattı.
Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels.
 - Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.
2005 was a bad year for music sector. Because Kylie Minogue caught breast cancer.
 - 2005, müzik sektörü için kötü bir yıldı. Çünkü Kylie Minogue meme kanserine yakalandı.
She doesn't drink enough breast milk.
 - O yeterince anne sütü içmiyor.
Helium is the second simplest atom. It consists of a nucleus containing 2 protons and two neutrons. Around the nucleus orbits 2 electrons.
 - Helium ikinci en basit atomdur. O, iki proton ve iki nötron içeren bir çekirdekten oluşur. Çekirdek etrafında 2 elektron döner.
Şayet bir şeyi anlamıyorsanız, onun muhtevasının farkında olmamanızdandır.
 - Eğer bir şeyi anlamıyorsanız, onun içeriğinin farkında olmamanızdandır.
Portakallar yüksek vitamin muhtevasına sahiptir.
 - Portakalların yüksek vitamin içeriği vardır.