I'm feeling better today.
- Bugün kendimi daha iyi hissediyorum.
Music that doesn't transmit feelings, images, thoughts, or memories is just background noise.
- Hisleri, görüntüleri, düşünceleri ya da anıları iletmeyen müzik sadece arka fon gürültüsüdür.
I have a prickling sensation in my left eye.
- Benim sol gözümde bir karıncalanma hissi var.
I can't feel anything in my left foot; there's no sensation at all.
- Ben sol ayağımda bir şey hissedemiyorum; hiç duygu yok.
I sense that something is wrong.
- Bir şeyin yanlış olduğunu hissediyorum.
The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
- Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
- Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
It's okay to feel emotions.
- Duyguları hissetmek iyidir.
I always felt emotionally abused.
- Kendimi hep duygusal olarak kötüye kullanılmış hissettim.
Do you believe in extrasensory perception?
- Altıncı hisse inanıyor musun?
I wonder if I should trust my instincts.
- Hislerime güvenmem gerekip gerekmediğini merak ediyorum.
Tom couldn't help but feel sentimental.
- Tom duygusal hissetmekten kendini alamadı.
The decision was his to live with.
Ahab his mark for Ahab's mark.
This is his book.
Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Onun kız arkadaşı Japon.
- His girlfriend is Japanese.
Senin çevirini onunkiyle kıyasla.
- Compare your translation with his.
Bu araba onunki gibi görünüyor.
- It looks like this car is his.