Everything about him was grey.
- Onun hakkında her şey griydi.
Some people believe that Japan is No.1 in everything.
- Bazı insanlar Japonya'nın her şeyde 1 numara olduğuna inanıyor.
You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
- Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
He values honor above anything else.
- O, onura her şeyden daha çok değer verir.
All that glitters is not gold.
- Parlayan her şey altın değildir.
All's fair in love and war.
- Aşkta ve savaşta her şey adildir.
Jane Goodall discovered that chimpanzees are omnivorous, not vegetarian.
- Jane Goodall şempanzelerin her şeyi yediklerini, vejetaryen olmadıklarını keşfetti.
Only God is omnipotent.
- Sadece Tanrı her şeye gücü yetendir.