We did what we had to to survive.
- Hayatta kalmak için yapmak zorunda olduğumuz şeyi yaptık.
You were lucky to survive the attack.
- Saldırıda hayatta kalmak için şanslıydınız.
We will need this to survive.
- Hayatta kalmak için buna ihtiyacımız olacak.
Tom understands what it takes to survive.
- Tom hayatta kalmak için ne gerektiğini anlıyor.
She was living through her daughter.
I gave up all hope of survival.
- Bütün hayatta kalma umudundan vazgeçtim.
This is not a vacation, it's a survival course!
- Bu, tatil değil hayatta kalma kursu!
You know as well as I do that we have no chance of surviving.
- Hayatta kalma şansımız olmadığını benim kadar iyi biliyorsun.
What are my chances of surviving?
- Benim hayatta kalma şansım nedir?
Tom could have survived if the ambulance had arrived a little sooner.
- Eğer ambulans biraz daha erken gelseydi Tom hayatta kalabilirdi.
It's a miracle that you were able to survive.
- Hayatta kalabilmen bir mucize.
What are my chances of surviving?
- Benim hayatta kalma şansım nedir?
You know as well as I do that we have no chance of surviving.
- Hayatta kalma şansımız olmadığını benim kadar iyi biliyorsun.