- Определение hayal в Турецкий язык Английский Язык словарь
- imagination There really was an Alice, but Wonderland is a figment of the imagination. -Gerçekten bir Alice vardı, fakat Harikalar Diyarı hayal gücünün bir uydurmasıdır. 
 Tom has a vivid imagination. -Tom'un etkili bir hayal gücü var. 
 
- dream He came up to Tokyo with a big dream. -Büyük hayallerle Tokyo'ya geldi. 
 Claude, an autotropic boy in my class whose skin is green due to chlorophyll, dreams of foresting the moon. -Claude; sınıfımda klorofil dolayısıyla yeşil tenli olan ototrofik bir çocuk, ayın ormanlaşmasını hayal ediyor. 
 
- fantasy The inactive child is far more inclined to live in a world of fantasy. -Durgun olan çocuk bir hayal dünyasında yaşamaya daha meyillidir. 
 Can't you divorce fantasy from reality? -Hayali gerçekten ayıramıyor musun? 
 
- vision Chaplin was visionary. -Chaplin hayalperestti. 
 
- conceive 
- wishful thinking This business plan of yours seems almost too optimistic. All I can say is I hope it's more than just wishful thinking. -Senin bu iş planı neredeyse çok iyimser görünüyor. Bütün söyleyebileceğim onun bir boş hayalden daha fazlası olduğunu ummamdır. 
 
- flight of fancy 
- castle in the air 
- fiction 
-  (Bilgisayar) mystify
- castle in spain 
-  (Teknik,Televizyon) ghost image
-  (deyim) day dream
-  (Konuşma Dili) air castle
- make-believe My daughter has a make-believe friend. -Kızımın hayali bir arkadaşı var. 
 
- reflection 
-  (isim) Daydream Tom often daydreams in class. -Tom sınıfta sık sık hayallere dalar. 
 Tom was daydreaming in class. -Tom sınıfta hayal kuruyordu. 
 
- shadow, indistinct image 
- shadow show 
- pipe dream 
- dream, fantasy, daydream; image; reflection; fancy, imagination; spectre, phantom; pipe dream 
- simulacrum 
- bubble During the bubble, people dreamt of a life of leisure. -Hayal sırasında, insanlar rahat bir hayatı hayal ettiler. 
 
- ghost, vision, apparition 
- delusion Tom is completely delusional. -Tom tamamen hayal görüyor. 
 Tom said that Mary was delusional. -Tom Mary'nin hayal dünyasında yaşayan olduğunu söyledi. 
 
- waking dream 
- spectre [Brit.] 
- illusion Man is born without teeth, without hair, and without illusions. And he dies the same way: without teeth, without hair, and without illusions. -İnsanlar dişleri olmadan, saçları olmadan, hayalleri olmadan doğarlar. Ve aynı şekilde ölürler: dişleri olmadan, saçları olmadan ve hayalleri olmadan. 
 Everything is just an illusion. -Her şey bir hayalden ibaret. 
 
- fancy I never for a moment imagined I'd be able to afford to live in such a fancy house. -Böyle süslü bir evde yaşayabileceğimi bir an bile asla hayal etmedim. 
 A dragon is a creature of fancy. -Bir ejderha hayali bir yaratıktır. 
 
- flat figure used in a shadow show 
- phantasy 
- image, reflection 
- shadow Do ghosts have shadows? -Hayaletlerin gölgeleri var mı? 
 
- specter 
- imagined thing, vision, fancy; fantasy; dream; daydream 
- reverie 
- illusiveness 
-  {i} daydream Tom often daydreams in class. -Tom sınıfta sık sık hayallere dalar. 
 Tom was daydreaming in class. -Tom sınıfta hayal kuruyordu. 
 
- dreamy 
- romance 
- phantasm 
- image I could not image how cruel he was at that time. -Ben onun o zaman ne kadar acımasız olduğunu hayal edemiyordum. 
 I think the devil doesn't exist, but man has created him, he has created him in his own image and likeness. -Şeytanın var olmadığını düşünüyorum, bence insanlık onu yarattı,kendi hayalinde ve tasvirinde 
 
- pie in the sky 
- castle As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air. -O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü. 
 
- dreamed of 
-  {i} phantom The Phantom slowly, gravely, silently, approached. -Hayalet yavaş yavaş, ciddi, sessizce yaklaştı. 
 
- eidolon 
- imagery 
-  {i} spectre
- species 
- shape I woke up in the middle of the night and saw a strange, scary shape on my bed. -Gecenin ortasında uyandım ve yatağımda garip, korkunç bir hayalet gördüm. 
 
- hallunication 
- pink elephant 
- castles in the air 
- castles in spain 
- hayal kurmak
- dream 
- hayal etmek
- imagine It's difficult to imagine life without television or the Internet. -Televizyon ya da internet olmayan hayatı hayal etmek zor. 
 It's almost impossible to imagine. -Onu hayal etmek neredeyse imkansız. 
 
- hayal gücü
- imagination There really was an Alice, but Wonderland is a figment of the imagination. -Gerçekten bir Alice vardı, fakat Harikalar Diyarı hayal gücünün bir uydurmasıdır. 
 When we write a novel, we exercise our imagination. -Bir roman yazarken, hayal gücümüzü çalıştırırız. 
 
- hayal gücü kuvvetli
- imaginative 
- hayal kırıklığına uğramış
- disappointed 
- hayal kırıklığı
-  {i} disappointment The concert was a big disappointment. -Konser büyük bir hayal kırıklığıydı. 
 The picnic was a disappointment. -Piknik bir hayal kırıklığıydı. 
 
- hayal kırıklığına uğratmak
- frustrate 
- hayal kurmak
- imagine 
- hayal edilebilir
- imaginable 
- hayal gücü kıt
- unimaginative 
- hayal kırıklığı
- failure My mother was disappointed by my failure. -Hatamdan dolayı annem hayal kırıklığına uğradı. 
 
- hayal kırıklığı yapan
- disappointing 
- hayal kırıklığına uğramış
- frustrated 
- hayal kırıklığına uğratıcı
- disappointing 
- hayal etmek
- dream 
- hayal görmek
- dream 
- hayal kırıklığına uğratmak
- disappoint 
- hayal dünyası
-  (Bilgisayar) mystify
- hayal dünyası
-  (Bilgisayar) mystify your mind
- hayal ederek
- picturing 
- hayal edilebilir
- conceivable 
- hayal edilemez
- undreamed 
- hayal edilemez
- undreamed-of 
- hayal et ki
- imagine 
- hayal etmek
- picture 
- hayal etmek
- conjure up 
- hayal gibi
- dreamlike 
- hayal gücü
- fancy 
- hayal gücüne dayanarak
- imaginatively 
- hayal kurma
- flight of fancy 
- hayal kurmak
- fantasise 
- hayal kurmak
- build castles in the air 
- hayal kurmak
- woolgather 
- hayal kurmak
- day dream 
- hayal kırıklığı
- rude awakening 
- hayal mahsülü
- fanciful 
- hayal meyal
- faint 
- hayal olmak
- float 
- hayal ülkesi
- shangri-la 
- hayal ülkesi
- never-never 
- hayal ürünü
- fiction 
- hayal ürünü
- imaginary 
- hayal ürünü
- fantastic 
- hayal ürünü
- make-believe 
- hayal ürünü olan
- make-believe 
- hayal kırıcı
- Disappointing 
- hayal kırıklığı
- Dissappointment, let-down, non-event, anticlimax; Brit. damp squib; informal washout, lead balloon 
- hayal kırıklığı
- Dissapointment 
- hayal kırıklığına uğramak
- Be disappointed 
- hayâl etmek
- Imagine, picture 
- hayâl kurmak
- Dream, build castles in the air, daydream 
- hayal alemi
- the realm of the imaginary 
- hayal alemi
- fool's paradise 
- hayal alemi
- cloud-cuckoo-land 
- hayal alemi
-  (deyim) a fool's paradise
- hayal aleminde
- faraway 
- hayal aleminde
-  (Konuşma Dili) with one's head in the clouds
- hayal aleminde
- in the clouds 
- hayal aleminde
-  (Konuşma Dili) in the cloud
- hayal aleminde yaşamak
-  (deyim) have one's head in the clouds
- hayal aleminden çıkarma
- disillusion 
- hayal aleminden çıkarmak
- disillusion 
- hayal alemine dalmak
- be lost in a reverie 
- hayal doluluk
- dreamfulness 
- hayal dünyası
- dream world 
- hayal dünyası ayarları
-  (Bilgisayar) mystify setup
- hayal dünyasında
-  (deyim) cloud cuckoo land
- hayal dünyasında yaşayan kimse
- escapist 
- hayal eden
- imager 
- hayal edilebilirlik
- imaginableness 
- hayal edilemez
- inconceivable 
- hayal edilmesi mümkün
- supposable 
- hayal etme
- imagination 
- hayal etme
- concept 
- hayal etme
- imagining Are you sure you're not imagining things? -İşleri hayal etmediğinden emin misin? 
 
- hayal etmek
- to imagine, to picture 
- hayal etmek
- shadow 
- hayal etmek
- to imagine It's difficult to imagine life without television or the Internet. -Televizyon ya da internet olmayan hayatı hayal etmek zor. 
 It's pretty easy to imagine. -Bu hayal etmek oldukça kolaydır. 
 
- hayal frekans etkisi
-  (Elektrik, Elektronik,Teknik) image response
- hayal frekans oranı
-  (Elektrik, Elektronik,Teknik) image ratio
- hayal gibi
- 1. like a dream. 2. very thin (person) 
- hayal gibi görmek
- vision 
- hayal gördüren
- mind bending 
- hayal gördüren
- mind-blowing 
- hayal gördüren
- mind-bending 
- hayal gördüren
- (ilaç) psychedelic 
- hayal görme
- phantasmata 
- hayal görmek
- to see things 
- hayal gücü
- fantasy 
- hayal gücü
- imaginativeness 
- hayal gücü
- imagination, imaginative power 
- hayal gücü
- phantasy 
- hayal gücü
- vision 
- hayal gücü
- imagination, fancy 
- hayal gücü eksikliği
- dryness 
- hayal gücü geniş olmak
- have a great imagination 
- hayal gücü geniş olmak
- have a vivid imagination 
- hayal gücü olmayan
- literal-minded 
- hayal gücü olmayan
- unimaginative That's what unimaginative people do. -Hayal gücü olmayan insanlar böyle yapar. 
 Sometimes you're so unimaginative. -Bazen çok hayal gücü olmayansın. 
 
- hayal gücü zayıf
- literal-minded 
- hayal gücünden yoksun
- uninspired 
- hayal gücünü kullanarak
- by every stretch of the imagination 
- hayal gücünü kullanmak
- use one's imagination 
- hayal gücünü zorlayarak
- by every stretch of the imagination 
- hayal kayması
-  (Askeri) image displacement
- hayal kuran
- visualiser 
- hayal kurarak vakit geçirmek
- dream away 
- hayal kurduran uyuşturucu
- mind bender 
- hayal kurma
- wool gathering 
- hayal kurma terapisi
-  (Pisikoloji, Ruhbilim) imagery therapy
- hayal kurmak
- to dream, to build castles in the air, to daydream 
- hayal kurmak
- fancy 
- hayal kurmak
- to dream dreams, build castles in the air 
- hayal kurulmuş
- fancied 
- hayal kırıklığı
- comedown 
- hayal kırıklığı
- take in 
- hayal kırıklığı
- disillusion Tom was disillusioned. -Tom hayal kırıklığına uğradı. 
 I am disillusioned with you. -Seninle hayal kırıklığı duyuyorum. 
 
- hayal kırıklığı
- letdown When the food is bad, it's a real letdown. -Yemek kötü olduğunda, gerçek bir hayal kırıklığıdır. 
 It was such a letdown. -Böylesine bir hayal kırıklığıydı. 
 
- hayal kırıklığı
- disillusionment 
- hayal kırıklığı
- frost 
- hayal kırıklığı
- sell 
- hayal kırıklığı
- non event 
- hayal kırıklığı
- disappointment, rude awakening, letdown 
- hayal kırıklığı
- chagrin 
- hayal kırıklığı
- defeat 
- hayal kırıklığına neden olan şey
- disappointment 
- hayal kırıklığına uğramak
- to be disappointed 
- hayal kırıklığına uğratan
- discouraging 
- hayal kırıklığına uğratmak
- to disappoint 
- hayal kırıklığına uğratmak
- discourage 
- hayal kırıklığına uğratmak
- to disappoint, to let sb down 
- hayal kırıklığına uğratmak
- chagrin 
- hayal kırıklığına uğratılmamış
- undiscouraged 
- hayal mahsulü figment of
- the imagination 
- hayal meyal
- indistinctly 
- hayal meyal
- vaguely, indistinctly 
- hayal meyal
- shadowy, indistinct, faint, fuzzy 
- hayal meyal benzerlik
- simulacrum 
- hayal meyal görüntü
- silhouette 
- hayal meyal hatırlamak
- have a dim recollection of it 
- hayal olmak
- a) to remain as a memory in the past b) to fizzle out 
- hayal olmak
- to be realized only in one's imagination, turn out to be nothing more than a dream 
- hayal oyunu
- fantasy game 
- hayal oyunu
- shadow show, shadow play 
- hayal perdesi
-  (Tiyatro) shadow-show screen
- hayal yorumlayıcı
-  (Askeri) image interpreter
- hayal âlemi
- the world of dreams 
- hayal ülkesi
- never-never land 
- hayal ülkesi
- never never 
- hayal ürünü
- fanciful 
- hayal ürünü
- a figment of the imagination 
- hayal ürünü
- out of whole cloth 
- hayal ürünü
- imaginative 
- hayal ürünü
- fabulous 
- hayal ürünü düşünce
- dereistic 
- hayal ürünü korkunç yaratık
- chimera 
- hayal ürünü korkunç yaratık
- chimaera 
- hayâl alemi
- ivory tower 
- hayâl aleminde olmak
- have one's head in the clouds 
- hayâl aleminde yaşamak
- live in an ivory tower 
- hayâl dünyası
- ivory tower 
- hayâl etmek
- fancy 
- hayâl kurmak
- daydream Daydreaming is the moonlight of thought. -Hayal kurmak düşüncenin mehtabıdır. 
 
- hayâl kırıklığına uğramak
- be crossed 
- hayâl ürünü roman
- fiction