Yazılım programları ticaretiyle uğraşıyorlar.
- Sie handeln mit Software.
Bu halı gerçek bir kelepirdir.
- This carpet was a real bargain.
Bu elbise iyi bir kelepir.
- This dress is a good bargain.
Bizimle anlaşmaya vardın.
- You made a bargain with us.
Tom ve ben anlaşmaya vardık.
- Tom and I made a bargain.
Globalisation has led to 24-hour trading.
- Die Globalisierung hat zu 24-stündigem Handel geführt.
I work for a trading company.
- Ich arbeite bei einer Handelsfirma.