Savaş şiddetli ve inanılmaz şekilde kanlıydı.
 - The battle was fierce and unbelievably bloody.
Onun susuzluğu şiddetli.
 - His thirst is fierce.
Yazar, Amerikan dış politikasının ateşli bir eleştirmenidir.
 - The author is a fierce critic of American foreign policy.
Şu şirketle sert bir yarış halindeyiz.
 - We are in a fierce competition with that company.
Sentinel yerlilerinin oldukça sert insanlar olduğu söylenilmektedir.
 - It is said that the Sentinelese are extremely fierce people.
Tom acımasız bir rakip.
 - Tom is a fierce competitor.
Barbarlar kızgın vahşi bir hayvanın görünüşünden korkuyorlar.
 - Savages fear the appearance of a fierce wild beast.
Vahşi bir köpek kıza saldırdı.
 - A fierce dog attacked the girl.
Tom bana kızgın bir görüntü verdi.
 - Tom gave me a fierce look.
Barbarlar kızgın vahşi bir hayvanın görünüşünden korkuyorlar.
 - Savages fear the appearance of a fierce wild beast.
Bir muhabir, onun azgın bir bulldog köpeğine benzediğini söyledi.
 - One reporter said he looked like a fierce bulldog.
A fierce storm battered the coast.
Tyra said to strike a pose and make it fierce.
Q: How was the party last night? A: Fierce!.
We made a fierce attempt to escape.