I'm just being pragmatic.
 - Ben sadece faydacı davranıyorum.
This law will benefit the poor.
 - Bu yasanın yoksullara faydası olacaktır.
There are many benefits to being beautiful.
 - Güzel olmanın bir sürü faydası vardır.
He saw no advantage in waiting any longer.
 - Daha fazla beklemekte bir fayda görmüyordu.
She took advantage of his kindness.
 - O, kibarlığından faydalandı.
A wise person profits by his mistakes.
 - Akıllı bir kişi hatalarından faydalanır.
The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
 - Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
It is no use asking for her help.
 - Onun yardımını istemenin faydası yok.
Smoking does much harm but no good.
 - Sigara içmek çok zarar verir ama hiç fayda vermez.
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
 - Hastanedeki tatsız deneyimleri telafi etmek için, Tom onun için faydalı olandan biraz daha fazla içti.
Ill-gotten gains never benefit anyone.
 - Haksız kazançların kimseye faydası olmaz.
He availed himself of the 'off-and-on' holidays to visit his native country.
 - Doğduğu ülkeyi ziyaret etmek için ara sıra tatillerden faydalandı.