fahr…

listen to the pronunciation of fahr…
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение fahr… в Турецкий язык Турецкий язык словарь

FAHR
(Osmanlı Dönemi) Övünme. Yaptığını sayarak övünme. Övülmeye sebeb olacak kimse. Fazilet. Büyüklük. Şeref
fahr
övünme, iftihar etme
fahr
(Osmanlı Dönemi) övünme, büyüklük taslama
Английский Язык - Турецкий язык

Определение fahr… в Английский Язык Турецкий язык словарь

driving
{s} araba kullanma

Tom alkollü araba kullanmaktan beş gün hapis ve bir yıl göz hapsine mahkûm edildi. - Tom was sentenced to five days in jail and a year on probation for drunken driving.

Ona araba kullanmayı öğreniyor olduğumu söyle. - Tell her that I am learning driving.

driving
çalıştıran
automotive
otomotiv

1970'lerin otomotiv endüstrisinde Japonya kendi oyununda ABD'yi yendi. - In the automotive industry of the 1970's, Japan beat the U.S. at its own game.

Çinli otomotiv ithalat pazarı hafif büyüme sinyalleri gösteriyor. - The Chinese automotive import market shows signs of slight growth.

driving
hareket ettiren
driving
işletme
driving
işleten
driving
sürüş

Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı. - After she had passed her driving test, she bought a car.

Tehlikeli sürüş cezalandırılmalı. - Dangerous driving should be punished.

driving
çeviren
automotive
kendiliğinden hareket edebilen
automotive
{s} arabalarla ilgili
automotive
(Askeri) MOTORLU
automotive
{s} otomobil
driving
driving wheel işletme dişlisi
driving
şiddetli
driving
tuttuğunu koparan
driving
{s} enerjik, canlı, dinamik
driving
{i} araba gezintisi
driving
{s} şoför

O sürerken bir otobüs şoförüyle konuşmamak gerekir. - You shouldn't talk to a bus driver while he's driving.

Немецкий Язык - Английский Язык
driving
automotive
Fahr zur Hölle!
Go to hell!
Geh-, Fahr- und Leitungsrecht auf Grundstücken (Raumplanung)
right-of-way on plots of land (spatial planning)