Kocasının dönüşünü hevesle bekledi.
- She waited eagerly for her husband's return.
O çok hevesle İngilizce çalıştı.
- She studied English very eagerly.
Onun konuşması sırasında öğrenciler istekli olarak dinlediler.
- The pupils listened eagerly during his speech.
Tom itfaiyecinin ona verdiği sandvici istekle yedi.
- Tom eagerly ate the sandwich that the fireman gave him.
Onun yeni politikasını istekle desteklediler.
- They eagerly supported his new policy.
O, Avustralya'da yaşamaya isteklidir.
- She is eager to live in Australia.
Tom Mary ile yeniden buluşmak için istekli.
- Tom is eager to meet Mary again.
Mavi gömleği denemek için hevesliydi.
- He was eager to try on the blue shirt.
Gençler yurt dışına gitmekte çok hevesli.
- Young people are eager to go abroad.
Tom katılmak için sabırsız gibi görünüyor.
- Tom seems eager to participate.
Onlar seni görmek için sabırsızlanıyorlar.
- They're eager to see you.
Tom endişeyle bekledi.
- Tom waited anxiously.
Tom endişeyle etrafına bakındı.
- Tom anxiously looked around.