Tom ona verdiğim elmayı hevesle yedi.
- Tom eagerly ate the apple I gave him.
Öğrencilerim hevesle test sonuçlarını bekliyor.
- My students have been eagerly awaiting the test results.
Onun konuşması sırasında öğrenciler istekli olarak dinlediler.
- The pupils listened eagerly during his speech.
Onun yeni politikasını istekle desteklediler.
- They eagerly supported his new policy.
Tom itfaiyecinin ona verdiği sandvici istekle yedi.
- Tom eagerly ate the sandwich that the fireman gave him.
Gelmememiz söylendiği zaman, gitmek için daha da istekli oluruz.
- When we are told not to come, we become all the more eager to go.
Onun konuşması sırasında öğrenciler istekli olarak dinlediler.
- The pupils listened eagerly during his speech.
Ken hevesli bir öğrenci.
- Ken is an eager student.
Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Boston'a gitmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm eager to go to Boston.
Tom katılmak için sabırsız gibi görünüyor.
- Tom seems eager to participate.
Tom endişeyle bekledi.
- Tom waited anxiously.
Tom endişeyle etrafına bakındı.
- Tom anxiously looked around.