If both you and your spouse are coming, please let me know.
- Hem siz hem de eşiniz geliyorsa, lütfen bana bildirin.
Does your spouse attend church with you?
- Eşiniz sizinle birlikte kiliseye katılır mı?
A good daughter will make a good wife.
- İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
Kristy Anderson is the wife of Larry Ewing.
- Kristy Anderson, Larry Ewing'in eşidir.
How did you meet your partner?
- Eşinle nasıl tanıştın?
Pigeons stay with the same partner for life.
- Güvercinler ömür boyu aynı eşle kalırlar.
Tom and Mary are a perfect match for each other.
- Tom ve Mary birbirleri için mükemmel bir eş.
He is a good match for me.
- O, benim için iyi bir eştir.
Her husband smokes like a chimney.
- Eşi, bir baca gibi sigara içiyor.
Tom knows Mary's husband.
- Tom Mary'nin eşini tanıyor.
All of their spouses got on the bus.
- Onların eşlerinin hepsi otobüse bindi.
Does your spouse attend church with you?
- Eşiniz sizinle birlikte kiliseye katılır mı?
This is an unprecedented gesture.
- Bu eşi benzeri görülmemiş bir jest.
The price jump was unprecedented.
- Fiyat atlaması eşi benzeri görülmemişti.
The situation this year is unprecedented.
- Bu yıl durum eşi görülmemiş.
Same-sex couples should be able to get married.
- Eş cinsel çiftler evlenebilmeli.
The young couple was accompanied by a chaperone.
- Genç çifte bir hastabakıcı tarafından eşlik edildi.
An integer is natural if and only if it is greater or equal to 0.
- Eğer tamsayı sadece sıfırdan büyük veya eşit ise tamsayı doğaldır.
Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
- Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
Mary is very good at matching people.
- Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
- Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
Nobody is equal to this young woman in the field of music.
- Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.
Do you see that woman? She's my wife.
- Şu kadını görüyor musun? O benim eşim.
This is why Tatoeba is multilingual. But not that kind of multilingual. Not the kind where languages are simply being paired up together, and where some pairs are left behind.
- Tatoeba'nın çok dilli olmasının nedeni budur. Fakat o tür çok dilli değil. Dillerin sadece birlikte eşleştirildiği ve bazı çiftlerin geride bırakıldığı tür değil.
The boys and girls paired off for the dance.
- Erkekler ve kızlar dans için eşleştiler.
My wife and I can't decide on names for the twins.
- Eşim ve ben ikizler için isimler üzerinde karar veremiyoruz.
An integer is natural if and only if it is greater or equal to 0.
- Eğer tamsayı sadece sıfırdan büyük veya eşit ise tamsayı doğaldır.
Nobody is equal to this young woman in the field of music.
- Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.
Tom says Mary is his soul mate and that they were made for each other.
- Tom Mary'nin ruh eşi olduğunu ve birbirleri için yaratıldıklarını söylüyor.
Laws are like cobwebs, which may catch small flies, but let wasps and hornets break through.
- Yasalar örümcek ağı gibidir, küçük sinekleri yakalayabilirler fakat yaban arısı ve eşek arılarının geçmesine izin verirler.
Her husband smokes like a chimney.
- Eşi, bir baca gibi sigara içiyor.
The ages of the two children put together was equivalent to that of their father.
- İki çocuğun yaşları toplandığında babalarınkine eşit oluyordu.
A is equivalent to B has the same meaning as A is true if and only if B is true.
- A, B'ye eşittir önermesi, Eğer ve yalnızca eğer B doğruysa A doğrudur ile aynı anlama gelmektedir.
It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
- Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
My dream is to be the First Lady.
- Hayalim devlet başkanının eşi olmak.
Vanity and pride are different things, though the words are often used synonymously.
- Her ne kadar sıkça eş anlamlı olarak kullanılsalar da; kibir ve gurur farklı şeylerdir.
In common usage, spirit and soul are often synonyms.
- Yaygın kullanımda spirit ve soul sık sık eş anlamlıdırlar.
I wonder what materials the garment is made of.
- Giyim eşyasının hangi malzemelerden yapıldığını merak ediyorum.
Tom says Mary is his soul mate and that they were made for each other.
- Tom Mary'nin ruh eşi olduğunu ve birbirleri için yaratıldıklarını söylüyor.
The old man is always accompanied by his grandson.
- Yaşlı adama her zaman torunu eşlik eder.
The old man was accompanied by his grandchild.
- Yaşlı adama torunu tarafından eşlik edildi.
Pets offer us more than mere companionship.
- Evcil hayvanlar sadece bize eşlik etmekten daha fazlasını sunar.
The old woman was accompanied by her granddaughter.
- Yaşlı kadına kız torunu tarafından eşlik edildi.
The old woman was accompanied by her grandchild.
- Yaşlı kadına torunu tarafından eşlik edildi.
Languages are partially isomorphic.
- Diller kısmen eşyapılıdır.