Education aims to develop potential abilities.
- Eğitim potansiyel yeteneklerini geliştirmeyi amaçlamaktadır.
Education in this world disappoints me.
- Bu dünyadaki eğitim beni hayal kırıklığına uğratıyor.
Tom can't ride a bicycle very well yet, so his bicycle has training wheels.
- Tom henüz bisiklete çok iyi binemiyor, bu yüzden onun bisikletinin eğitim tekerlekleri var.
The training session is scheduled to begin at 4 p.m.
- Eğitim oturumunun 16:00'da başlaması planlandı.
The trainer gave instructions in the afternoons.
- Eğitimci öğleden sonraları talimatlar verdi.
The level of English instruction in the country is very low.
- Kırsalda İngilizce eğitimi seviyesi çok düşük.
The educational system in Japan was influenced by that in the USA.
- Japonya'daki eğitim sistemi, Amerika'dakinden etkilenmiştir.
Television could be an important source of culture, and its educational broadcasts are valued in many schools.
- Televizyon önemli bir kültür kaynağı olabilir, ve eğitim yayınlarına birçok okulda değer verilmektedir.
I will have to wait till I finish schooling and start earning money.
- Eğitimi bitirinceye ve para kazanmaya başlayıncaya kadar beklemek zorunda kalacağım.
Fadil paid for Layla's schooling.
- Fadıl, Leyla'nın eğitimi için ödeme yaptı.
Is physical education a required course?
- Beden eğitimi gerekli bir ders mi?
She was able to continue her education through correspondence courses.
- O, mektupla öğretim ile eğitimine devam edebildi.
Tom works as a gym teacher.
- Tom beden eğitimi öğretmeni olarak çalışıyor.
Tom's gym teacher is Mary's basketball coach.
- Tom'un beden eğitimi öğretmeni Mary'nin basketbol antrenörüdür.
We have physical education.
- Bizim beden eğitimimiz var.
I injured myself during the physical education lesson.
- Beden eğitimi dersinde sakatlandım.