That tendency is strong among Americans.
 - O eğilim Amerikalılar arasında güçlüdür.
He has a tendency to be pessimistic.
 - Onun kötümser olma eğilimi var.
Tom doesn't have the time or the inclination to do that.
 - Tom'un bunu yapmak için zamanı ya da eğilimi yok.
I don't have the time or the inclination to help Tom.
 - Tom'a yardım edecek vakte ve eğilime sahip değilim.
I don't think it's a trend.
 - Bunun bir eğilim olduğunu sanmıyorum.
This has been the trend for the past twenty years.
 - Bu son yirmi yıldır eğilimdi.
Sami has propensity for violence.
 - Sami'nin şiddete eğilimi var.
The Earth is tilted at an angle of 23.4 degrees.
 - Dünya 23.4 derecelik bir açıyla eğilimlidir.
Tom tends to say the first thing that comes to his mind.
 - Tom aklına gelen ilk şeyi söyleme eğilimindedir.
He has a natural bent for music.
 - Onun müzik için doğal bir eğilimi var.
People tend to look at others with bias.
 - İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.
If current trends continue, the language will likely die in the near future.
 - Şimdiki eğilimler devam ederse, dil muhtemelen yakın gelecekte ölecektir.
Tom mübalağa etmeye meyillidir.
 - Tom abartmaya eğilimlidir.