duty; responsibility; obligation

listen to the pronunciation of duty; responsibility; obligation
Английский Язык - Турецкий язык

Определение duty; responsibility; obligation в Английский Язык Турецкий язык словарь

part
parça

Anne pastayı üç parçaya böldü. - Mother divided the cake into three parts.

Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır. - Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.

part
kısım

Bu teori üç kısımdan oluşur. - This theory consists of three parts.

Tayland'da ülkenin bazı kısımları pirinç yetiştirmek için şimdiden aşırı kuru hale geldi. - In Thailand it has already become too dry to grow rice in some parts of the country.

part
taraf

Polis onu suçun bir taraftarı olarak görüyordu. - The police regarded him as a party to the crime.

Onların tarafında bir hataydı. - It was a mistake on their part.

part
kısmen

Kısmen sizinle aynı fikirdeyim. - I partly agree with you.

Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor. - Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.

part
yarı

Çocuğunuzun doğumundan sonra işinizi yarım gün yapmalısınız. - After the birth of your child, you should make your work part-time.

Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır. - Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.

part
ekseriya
part
görev

Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum. - I try to do my part to help the community.

Tom zaten görevini yaptı. - Tom has already done his part.

part
yan

Japonca öğrenmenin zor yanı nedir? - What is the hard part of learning Japanese?

Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi? - Who was at the party beside Jack and Mary?

part
{f} ayır

Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim. - I will love you for better for worse till death us do part.

Tom parti için üç yüz dolarlık bütçe ayırdı. - Tom budgeted three hundred dollars for the party.

part
fasıl
part
ayrılmak

Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok. - I have no idea why you want to part with that.

Ondan ayrılmak zorunda olduğu gün sonunda geldi. - The day came at last when he had to part from her.

part
{f} parçalanmak, ayrılmak; bölünmek
part
{f} tarakla ayırmak
part
(ial) parça (lı), kısmi
part
(fiil) ayırmak, tarakla ayırmak, ayrılmak, kopmak, elden çıkarmak
part
{i} parça, bölüm, kısım
part
{i} katkı. z. kısmen
part
{i} hisse, pay
Английский Язык - Английский Язык
part
duty; responsibility; obligation

    Расстановка переносов

    duty; responsibility; ob·li·ga·tion

    Произношение

Избранное