Dan lost his money to a swindler.
- Dan parasını bir dolandırıcıya kaybetti.
She must be a swindler.
- O bir dolandırıcı olmalı.
You had dealings with a crook.
- Bir dolandırıcı ile ilişkin vardı.
I feel like an impostor.
- Bir dolandırıcı gibi hissediyorum.
The impostor has been caught.
- Dolandırıcı yakalandı.
Academic fraud is probably more common than most people think.
- Akademik dolandırıcılık, çoğu insanın düşündüğünden muhtemelen daha yaygındır.
Tom exposed Mary as a fraud.
- Tom Mary'yi bir dolandırıcı olarak ortaya çıkardı.
He's a cheat and a liar.
- O bir dolandırıcı ve bir yalancı.
Elbonia is a rogue nation.
- Elbonia dolandırıcı bir millettir.
Honesty is a beggar on crutches; roguery is a princess with a crown.
- Dürüstlük koltuk değneği üzerinde bir dilenci; dolandırıcılık taçlı bir prensestir.