Please read it aloud so that everyone can hear.
- Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
I'll leave my number in case you want to call me.
- Beni aramak istersin diye telefonumu bırakacağım.
Take an umbrella with you in case it begins to rain.
- Yağmur yağmaya başlar diye yanına bir şemsiye al.
Please give me your picture lest I forget how you look.
- Nasıl göründüğünü unutmayayım diye lütfen bana bir fotoğrafını ver.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
Tom called Mary a coward.
- Tom Mary'ye korkak diye bağırdı.
A Mr. West called while you were out.
- Siz dışarıdayken Bay West diye biri aradı.
We met a man named Tom.
- Tom diye biriyle karşılaştık.
I once knew somebody named Tom, but that was a long time ago.
- Bir zamanlar Tom diye birini tanırdım; ama bu çok uzun zaman önceydi.
Please give me your picture lest I forget how you look.
- Nasıl göründüğünü unutmayayım diye lütfen bana bir fotoğrafını ver.
She was anxious lest she might miss the train.
- O, tren kaçırabilir diye endişeliydi.
Just as we were leaving the exam room the doctor waved his hand saying, 'bye-bye'.
- Muayene odasından tam ayrılırken doktor hoşça kal diyerek elini salladı.
Suddenly the eldest daughter spoke up, saying, I want candy.
- En büyük kız şeker istiyorum diyerek birdenbire konuştu.
She left me simply because I had a small income.
- Beni sadece az kazanıyorum diye terk etti.
Did you learn Finnish just because you loved her?
- Finceyi sadece o kızı sevdin diye mi öğrendin?
Güzelim diye mağrur olma, tez savar vakti şebab.(Güzellik gelip geçicidir.).
He cut him short by saying no.
- Hayır diyerek onu kısa kesti.
This new product has been checked twice this week in order to avoid any problem during the installation.
- Yeni ürün, kurulum sırasında herhangi bir sorun çıkmasın diye bu hafta iki kez kontrol edildi.
I spoke loudly so that everyone could hear me.
- Herkes beni duyabilsin diye yüksek sesle konuştum.
I am training hard so that I may win the race.
- Ben, yarışı kazanabilirim diye sıkı eğitim yapıyorum.
Mother closed her purse with a snap.
- Annem çantasını çat diye kapattı.