Sana karşı oldukça dürüst olmak gerekirse, o açıklamaya katılmıyorum.
- To be quite honest with you, I disagree with that statement.
Sen katılmayabilirsin ve beni sorgulamaya cesaret edebilirsin ama hatırla, duygu karşılıklıdır.
- You may disagree with and venture to question me, but remember, the feeling's mutual.
Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.
- I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree.
Tamamen katılmıyorum.
- I disagree completely.
Fikrine katılmamak beni üzüyor.
- It pains me to disagree with your opinion.
Katılmamaktan çekinmeyin, Tom.
- Feel free to disagree, Tom.
Tom, yüzünde tatsız bir ifade, onların kapılardan acele ile girişini izledi.
- Tom watched them hurry through the doors, a disagreeable expression on his face.
O, tatsız yaşlı bir adamdı.
- He was a disagreeable old man.
Tom çok rahatsız edici bir kişi.
- Tom is a very disagreeable person.
Bu şimdiye kadar gördüğüm en rahatsız edici şeylerden biridir.
- This is one of the most disagreeable things I've ever seen.
Tom nahoş oluyor, değil mi?
- Tom is being disagreeable, isn't he?
İnsanlar nahoş olmadan katılmama yeteneğini kaybettiler.
- People have lost the ability to disagree without being disagreeable.
O çok huysuz bir adam.
- He's a very disagreeable man.
Tom huysuz yaşlı bir adam.
- Tom is a disagreeable old man.
informal usage I disagree that this will work.
My results consistently disagree with yours!.
That burrito disagreed with me.
Can we this quote? Preach you truly the doctrine which you have received, and teach nothing that is disagreeable thereunto. --Udall.
Can we this quote? That which is disagreeable to one is many times agreeable to another, or disagreeable in a less degree. --Wollaston.