Tom kirli bir bez ile tabloyu sildikten sonra, o öncekinden daha kirli görünüyordu.
- After Tom wiped the table with a dirty rag, it looked dirtier than before.
Tom kirli bir bez ile tabloyu sildikten sonra, o öncekinden daha kirli görünüyordu.
- After Tom wiped the table with a dirty rag, it looked dirtier than before.
Bir şehir ne kadar büyürse hava ve su o kadar kirli olur.
- The bigger a city grows, the dirtier the air and water become.
Yer partiden kalanlar yüzünden dağınıktı: Yırtık gürültüyapıcılar, kırışık parti şapkaları, ve kirli Power Ranger tabakları.
- The floor was strewn with party favors: torn noisemakers, crumpled party hats, and dirty Power Ranger plates.
Kirli ev, kirli zemin.
- Dirty house, dirty floor.
Tom, Mary'ye pis pis baktı.
- Tom gave Mary a dirty look.
Eğer oyun kasetinin metal plaka terminali pis ise oyun konsoluna kaset yerleştirildiğinde oyunun başlaması zor olabilir.
- If the metal plate terminal of the game cassette is dirty it may be difficult for the game to start when the cassette is inserted into the game console.
Tom kirlenmekten korkmuyor.
- Tom isn't afraid to get dirty.
Bazı edepsiz fıkralar biliyorum ama onları asla anlatmam.
- I know some dirty jokes, but I never tell them.
Bazı edepsiz fıkralar biliyorum ama onları anlatmam.
- I know some dirty jokes, but I don't tell them.
Müstehcen fıkraları sevmem fakat onları anlattığında ondan çok zevk alırım.
- I don't like dirty jokes, but I get a kick out of it when you tell them.
Tom kirli bulaşıkları mutfak lavabosuna koydu.
- Tom put the dirty dishes in the kitchen sink.
Tom bir hafta içinde bulaşıkları yıkamadı, bu yüzden lavabo kirli tabaklarla doluydu.
- Tom hadn't washed dishes in a week, so the sink was full of dirty dishes.
Tom'un ayakkabıları iğrenç.
- Tom's shoes are dirty.
Çocuklara bile iğrenç fıkralar anlatır.
- He tells dirty jokes even to children.
Ellerimi kirletmek istemiyorum.
- I don't want to get my hands dirty.
Tom giysilerini kirletmekten korkmuyordu.
- Tom wasn't afraid to get his clothes dirty.
Ne çirkin bir yüzün var! diye bağırdı.
- He exclaimed, What a dirty face you have!
O, çirkin yaşlı bir adamdır.
- He's a dirty old man.
Açık saçık fıkralar bilirim ama asla onları anlatmam.
- I know dirty jokes, but I never tell them.
Asla açık saçık fıkralar dinlemem.
- I never listen to dirty jokes.
The old flag was a dirty white.
None of y'all get into my car if you're dirty.
I won't accept your dirty money!.
Despite a walk in the rain, my shoes weren't too dirty.
You need to tune that guitar, the g string sounds dirty.
He lives in a dirty great mansion.