Onun çenesine yumruk attım.
- I punched him in the chin.
Oğlan kızın çenesini okşadı ve yanağından öptü.
- The boy caressed the girl's chin and kissed her cheek.
Tom, bütün gece konuşmayı sürdürdü.
- Tom kept talking all night.
Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
- Talking in the library is not allowed.
Ne hakkında konuşuyorsun?
- What're you talking about?
Kiminle konuşuyordun?
- Who were you talking with?
Fred'le konuşan çocuk Mike'dır.
- The boy talking with Fred is Mike.
Tom'la konuşan kız Mary'dir.
- The girl talking with Tom is Mary.
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
- John was in such a hurry that he had no time for talking.
Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
- Talking in the library is not allowed.
Arkadaşlarımızla konuşarak akşamı geçirdik.
- We passed the evening away talking with our friends.
Yaptığın hakkında konuşarak ne kadar çok zaman harcarsan, onu o kadar az zamanda yapmak zorunda kalırsın.
- The more time you spend talking about what you do, the less time you have to do it.
Benim hayalim, akıcı bir şekilde Çince konuşmak.
- My dream is to speak Chinese fluently.
Çinceyi iyi konuşmak zordur.
- It is difficult to speak Chinese well.
The Chinese government issued a white paper entitled Diaoyu Islands are China's inherent territory on the 25th.
- The Chinese government released on 25th Diaoyu Islands are China's inherent territory White Paper.
I'm learning Chinese.
- I am learning Chinese.