Oğlan kızın çenesini okşadı ve yanağından öptü.
- The boy caressed the girl's chin and kissed her cheek.
O, peçeteyi çenesinin altına sıkıştırdı.
- He tucked the napkin under his chin.
Tom'un bu gece Mary ile konuşmayı canı istemiyor.
- Tom doesn't feel like talking to Mary tonight.
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
- John was in such a hurry that he had no time for talking.
Ne hakkında konuşuyorsun?
- What're you talking about?
Kiminle konuşuyordun?
- Who were you talking to?
Mary ile konuşan adam Tom'dur.
- The man Mary is talking with is Tom.
Jim ile konuşan kız Mary'dir.
- The girl talking with Jim is Mary.
Ne hakkında konuşuyorsun?
- What're you talking about?
Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
- Talking in the library is not allowed.
Tom parti hakkında konuşarak sürprizi bozdu.
- Tom ruined the surprise by talking about the party.
Yolculuğu hakkında onunla konuşarak iyi vakit geçirdi.
- She had a good time talking with him about his trip.
Benim hayalim, akıcı bir şekilde Çince konuşmak.
- My dream is to speak Chinese fluently.
Çin'e gidersem, bu mümkün olduğu kadar çok Çince konuşmak amacıyla olurdu.
- If I go to China, it would be for the purpose of speaking Chinese as much as possible.
I am already able to write Chinese characters.
- I'm already able to write Chinese characters.
I'm learning Chinese.
- I am learning Chinese.