ceset

listen to the pronunciation of ceset
Турецкий язык - Английский Язык
body

The policemen carried away the body. - Polisler ceseti taşıdı.

The police found a body washed up on the beach near here. - Polis buranın yakınlarında sahile vurmuş bir ceset buldu.

corpse

There's a corpse in the basement. - Bodrumda bir ceset var.

He enjoys engaging in macabre activities such as dissecting animal corpses and stalking people on the street at night. - O, hayvan cesetlerini parçalayarak incelemek ve geceleri sokaklarda insanları gizlice takip etmek gibi korkunç aktivitelerle uğraşmaktan hoşlanır.

dead body

The police found a dead body in an abandoned car near the park. - Polisler park yakınında terkedilmiş bir arabada bir ceset buldu.

Tom found a dead body on the beach. - Tom sahilde bir ceset buldu.

stiff
remains
remain
corpse, dead body
carcass
necro
corpse, body, stiff
cadaver
mortal remains
carcase
corse
mortal
ceset kalıntısı
remains
ceset hırsızı
body snatcher
ceset sessizliği
deathly silence
ceset çürürken oluşan amonyaklı sabun
adipocere
cesetler
bodies
direk olarak ceset kalıntılarının işlemini yapmaya yetkili kişi
(Askeri) person authorized to direct disposition of remains
Турецкий язык - Турецкий язык
Ölü vücut, naaş
Ölü vücut, naaş: "Gece sabaha karşı, balıkçılar denizde bir ceset bulmuşlardı."- A. İlhan
(Osmanlı Dönemi) CİRİŞ
(Osmanlı Dönemi) ŞEBEH