certain in one's knowledge or belief

listen to the pronunciation of certain in one's knowledge or belief
Английский Язык - Турецкий язык

Определение certain in one's knowledge or belief в Английский Язык Турецкий язык словарь

sure
elbette

Onu elbette bilmiyoruz. - We don't know that for sure.

Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz. - If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.

sure
soruşturmak
sure
kuşkusuz
sure
bayağı

Tom bugünkü sınavı geçeceğinden bayağı emin. - Tom is pretty sure that he'll pass today's exam.

sure
muhakkak

Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz. - Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.

Muhakkak birine söyledin. - Surely you told somebody.

sure
sağlam

Beni kimsenin izlemediğini sağlama bağladım. - I made sure no one was following me.

Senin çocuklarının güvende olmalarını sağlamak için gücüm dahilinde her şeyi yapacağım. - I'll do everything within my power to make sure your children are safe.

sure
mutlak

Saat beşe kadar mutlaka burada olun. - Be sure to come here by five.

Gece beni mutlaka ara. - Be sure and call me tonight.

sure
kesinlikle

Hayalinin gerçekleşeceği gün kesinlikle gelecek. - The day will surely come when your dream will come true.

Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur. - Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.

sure
şüphesiz

Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil. - He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.

Şüphesiz Tom'la irtibata geçebiliriz. - Surely we can get in touch with Tom.

sure
güvenilir

O kesinlikle iyi bir adam ama güvenilir değil. - He is a good fellow for sure, but not trustworthy.

Tom'un güvenilir olduğundan oldukça eminim. - I'm pretty sure Tom's reliable.

sure
(İnşaat) emin, kati, keskin
sure
metin
sure
sahiden
sure
be sure dikkat etmek
sure
sıkı bağlayan
sure
{s} kesin, muhakkak: It's
sure
kati

Keşke bunu kati olarak söyleyebilsem. - I wish I could say for sure.

sure
sabit
sure
müspet
Английский Язык - Английский Язык
sure
certain in one's knowledge or belief

    Расстановка переносов

    cer·tain in one's knowl·edge or be·lief

    Турецкое произношение

    sırtın în wʌnz nälıc ır bîlif

    Произношение

    /ˈsərtən ən ˈwənz ˈnäləʤ ər bəˈlēf/ /ˈsɜrtən ɪn ˈwʌnz ˈnɑːləʤ ɜr bɪˈliːf/
Избранное