Don't eat me, gray wolf, I'll sing a song for you.
 - Bozkurt, beni yeme, senin için bir şarkı söylerim.
My sleep cycle has been disrupted.
 - Benim uyku döngüm bozuldu?
At the meeting he monopolized the discussion and completely disrupted the proceeding.
 - Toplantıda o, tartışmayı tekeline aldı ve davayı tamamen bozdu.
Tom wondered why Mary seemed so depressed.
 - Tom Mary'nin neden çok morali bozuk göründüğünü merak ediyordu.
Tom broke off his engagement to Mary.
 - Tom Mary ile nişanını bozdu.
Easy living corrupted the warrior spirit.
 - Kolay yaşamak savaşçı ruhu bozdu.
The morals of our politicians have been corrupted.
 - Siyasetçilerimizin ahlakı bozuldu.
These foreign words are corrupting our beautiful language.
 - Bu yabancı kelimeler güzel dilimizi bozuyor.
Sami's vision was severely impaired.
 - Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
Does milk spoil quickly?
 - Süt çabuk bozulur mu?
The figure on the left spoils the unity of the painting.
 - Soldaki figür resmin bütünlüğünü bozuyor.
I'm not spoiling their view.
 - Ben onların manzarasını bozmuyorum.
You're spoiling the mood.
 - Sen ruh halini bozuyorsun.
What should I do if I'm attacked by a grizzly bear?
 - Bir bozayı tarafından saldırıya uğrarsam ne yapmalıyım?
Layla thinks that a dingo is as big as a grizzly.
 - Leyla bir dingonun bir boz ayı kadar büyük olduğunu düşünüyor.
He has some cognitive impairment.
 - Onun biraz bilişsel bozukluğu var.
Sami's vision was severely impaired.
 - Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
I haven't had anything to eat for three days other than a stale sandwich, a rotten apple, and some spoiled yogurt.
 - Üç gündür, bayat bir sandviç, çürük bir elma ve biraz bozuk yoğurt dışında hiçbir şey yemedim.
She has spoiled her work by being careless.
 - Dikkatsizliği ile işini bozdu.
Public morals have been corrupted in this town.
 - Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.
For some reason the message text was corrupted, so I restored it before reading.
 - Her nasılsa mesaj bozulmuş, bu yüzden okumadan önce düzelttik.
Don't worry. Your joke did not really discomfit me.
 - Endişelenme. Şakan beni gerçekten bozmadı.