Bu Paris şehrine ait sanat eserlerinin genel stokudur.
- It is the general inventory of art works belonging to the City of Paris.
Biz belgenin onun erkek kardeşine ait olduğu gözüyle baktık.
- We regarded the document as belonging to her brother.
Ben her zaman bir spor arabaya sahip olmak istedim.
- I've always wanted to own a sports car.
Bir kütüphaneye sahip olmak başka bir şey, onu akıllıca kullanmak çok daha başka bir şey.
- It is one thing to own a library; It is quite another to use it wisely.
Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.
- I perceive myself as my own god.
Onu kendi gözlerimle gördüm.
- I saw it with my own eyes.
Tom, kendisinin en kötü düşmanı.
- Tom is his own worst enemy.
O kendisinin en kötü düşmanıdır.
- She is her own worst enemy.
Brian eşyalarını geride bıraktı.
- Brian left his belongings behind.
Bütün bunlar kişisel eşyalarınız mı?
- Are these all your belongings?
Japonlar kendilerini ait oldukları grupla tanımlamak eğilimindedir.
- The Japanese tend to identify themselves with the group they belong to.
Tom kendine ait olmayan bir şeyi götürdü.
- Tom took something that didn't belong to him.
Biz belgenin onun erkek kardeşine ait olduğu gözüyle baktık.
- We regarded the document as belonging to her brother.
Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
- The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
Robotların, kendi kararlarını verebilmelerine olanak tanımak tehlikeli olabilir; çünkü sahiplerine karşı çıkabilirler.
- Allowing robots to take their own decisions can be dangerous, because they can turn against their owner.
Tom tüm kişisel eşyalarını küçük bir valize koydu.
- Tom put all his belongings in a small suitcase.
Onların hepsi benim kişisel eşyalarım.
- They are all my personal belongings.
A need for belonging seems fundamental to humans.