O, anılarımda kaybolmaya başlamıştı.
- She had begun to recede in my memory.
Birisi kapıyı çaldığında, o tam kitabı okumaya başlamıştı.
- She'd just begun to read the book when someone knocked on the door.
Fransız ve Hint Savaşı başlamıştı.
- The French and Indian War had begun.
Yolculuk henüz başladı.
- The journey has just begun.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Ne zaman başlamak istersin?
- When would you like to begin?
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
- Let's go back before it begins to rain.
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
Bütün başlangıçlar zordur.
- All beginnings are difficult.
Eğitim oturumunun 16:00'da başlaması planlandı.
- The training session is scheduled to begin at 4 p.m.
Başlamaya hazır mısın?
- Are you ready to begin?
I'm beginning to understand.
- I am beginning to understand.
In the beginning God created the heaven and the earth.
- In the beginning God created the heavens and the earth.
... machine learning algorithms have now begun to account for ...
... But the journey has just begun. ...