Onlar da başkalarına adil olmalıdır.
 - They should also be fair to others.
Bay Hasimoto bize karşı adil.
 - Mr. Hashimoto is fair to us.
Bunu için makul bir fiyat ödedik.
 - We paid a fair price for it.
Adil ve makul olmadığından dolayı önerinizi kabul edemem.
 - I can't agree to your proposal on the ground that it is not fair and reasonable.
Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşur değil mi?
 - Tom speaks French fairly well, doesn't he?
Tom oldukça iyi bir golfçüdür.
 - Tom is a fairly decent golfer.
Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.
 - I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial.
Yarın Tokyo'da hava güzel olacak mı?
 - Will it be fair in Tokyo tomorrow?
O bütün ülkenin en güzeliydi.
 - She was the fairest in the whole land.
Ben Çince'yi oldukça iyi okuyabilirim ama çok iyi yazamam.
 - I can read Chinese fairly well, but I can't write it very well.
Yaklaşık üç yıl süren yoğun çalışmadan sonra Tom Fransızcada çok akıcı oldu.
 - Tom became fairly fluent in French after about three years of intense study.
Monday's child is fair of face.