I used to dream about being a successful businessman.
- Başarılı bir iş adamı olmanın hayalini kurardım.
Do you know the name of the most successful military man from this area?
- Bu civardaki en başarılı askerin adını biliyor musun?
Tom is an accomplished swimmer.
- Tom başarılı bir yüzücüdür.
Tom is an accomplished artist.
- Tom başarılı bir sanatçıdır.
Queen Elizabeth had a long and prosperous reign.
- Kraliçe Elizabeth'in uzun ve başarılı bir hükümdarlığı vardı.
The king had a long and prosperous reign.
- Kralın uzun ve başarılı bir saltanatı vardı.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
They helped one another to make the school festival a success.
- Okul festivalini başarılı yapmak için birbirlerine yardımcı oldular.
A successful local boy is coming home.
- Başarılı bir yerel çocuk eve geliyor.
He was overjoyed to find out that his son had succeeded.
- O, oğlunun başarılı olduğunu öğrendiği için çok mutlu oldu.
If it were not for your help, I could not have succeeded.
- Yardımınız olmasaydı, ben başarılı olamazdım.
She fell in love with a hotshot lawyer.
- Başarılı bir avukata âşık oldu.
He had made good as a singer and he became very popular.
- O bir şarkıcı olarak başarılı olmuştu ve o çok popüler oldu.
Very good! You did an excellent job.
- Çok güzel!Çok başarılı bir iş çıkardın.
It is everyone's wish to succeed in life.
- Hayatta herkesin isteği başarılı olmaktır.
If you want to succeed, use your time well.
- Başarılı olmak istiyorsanız zamanınızı iyi kullanın.
I'm worrying about your success.
- Başarın hakkında endişeleniyorum.
His escape attempt was successful.
- Kaçış denemesi başarılıydı.
They awarded her a gold metal for her achievement.
- Başarısı için onu altın madalyayla ödüllendirdiler.
Your achievements cannot be compared with mine.
- Başarıların benimki ile karşılaştırılamaz.
They did it successfully.
- Onlar bunu başarılı olarak yaptı.
The treatment is going successfully.
- Tedavi başarılı olarak gidiyor.
You have worked hard to succeed.
- Başarılı olmak için sıkı çalıştın.
If you want to succeed in life, work hard.
- Hayatta başarılı olmak istiyorsan, çok çalış.
You have to have a positive attitude if you want to get ahead in life.
- Hayatta başarılı olmak istiyorsan olumlu bir tutuma sahip olmalısın.
There can be no great accomplishment without risk.
- Büyük başarılar risksiz olamaz.
Lindbergh's solo nonstop transatlantic flight was a remarkable accomplishment.
- Lindbergh'in tek başına sürekli transatlantik uçuşu kayda değer bir başarıydı.
Food gives life, life gives strength and strength gives great feats.
- Yiyecek hayat verir, hayat güç verir ve güç büyük başarılar verir.
The international space station is an amazing feat of engineering.
- Uluslararası uzay istasyonu inanılmaz bir mühendislik başarısıdır.
You win some, you lose some.
- Her zaman başarılı olamazsın.
I hope you will succeed in winning the prize.
- Umarım ödülü kazanmayı başarırsınız.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
If you're trying to scare me, you're succeeding.
- Beni korkutmaya çalışıyorsan başarıyorsun.
I have serious doubts about their plan succeeding.
- Onun planının başarısı hakkında ciddi şüphelerim var.
This deed became one of the most emblematic milestones of the Revolution.
- Bu başarı, devrimin en simgesel kilometre taşlarından biri oldu.
With all his efforts, he couldn't succeed.
- Tüm çabaları ile, o başarılı olamadı.
He failed in his business in spite of his efforts.
- O, çabalarına rağmen işinde başarısız oldu.
She wanted to show off her cleverness during class, but she failed.
- O ders sırasında akıllılığını göstermek istedi ama o başarısız oldu.
The show was a success.
- Gösteri bir başarıydı.
The new movie was a big hit.
- Yeni film büyük bir başarıydı.
His last play was a big hit.
- Onun son oyunu büyük bir başarıydı.