We talked about various topics.
 - Biz değişik başlıklarda konuştuk.
I succeeded in reaching the top of the mountain.
 - Dağın tepesine ulaşmayı başardım.
I am the patrol leader.
 - Ben devriye başkanıyım.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
 - Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.
Western nations have to put their heads together to strengthen the dollar.
 - Batılı ülkeler doları güçlendirmek için baş başa verip düşünüyorlar.
He is suffering from a headache.
 - O, baş ağrısından acı çekiyor.
Birth is, in a manner, the beginning of death.
 - Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
 - O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk.
 - O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım.
The couple carved their initials in an oak tree.
 - Çift baş harflerini meşe ağacına kazıdı.
The main islands of Japan are Hokkaido, Shikoku, Honshu and Kyushu.
 - Japonya'nın başlıca adaları Hokkaido, Shikoku, Honshu ve Kyushu'dur.
When to start is the main problem.
 - Asıl sorun ne zaman başlanacağıdır.
What heading does this come under?
 - Bu hangi başlığın altında toplanıyor?
The Prime Minister has resigned.
 - Başbakan istifa etti.
The Prime Minister will hold a press conference tomorrow.
 - Başbakan yarın bir basın toplantısı düzenleyecek.
The capital of Italy is Rome.
 - İtalya'nın başkenti Roma'dır.
Washington is the capital of the United States.
 - Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentidir.
After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
 - Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
Sometimes my grandfather talks to himself when left alone.
 - Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.
The menopause is the permanent cessation of the ovaries' principal functions.
 - Menopoz, yumurtalıkların başlıca fonksiyonlarının kalıcı olarak durmasıdır.
Mr. Jackson is our principal.
 - Bay Jackson bizim başkanımız.
Nobody has heard of it but me.
 - Benden başka hiç kimse onu duymadı.
Aside from him, nobody else came to the party.
 - Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
We work on a piecework basis.
 - Biz parça başı esasına göre çalışırız.
Everything starts from the basis.
 - Her şey temelden başlar.
The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America.
 - Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.
The primary cause of his failure is laziness.
 - Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
 - Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
According to the weather forecast, the rainy season will set in next week.
 - Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.
Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America.
 - Bügünkü gazete Başbakanın Amerikayı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor.
The premier is likely to resign.
 - Başbakan muhtemelen istifa edecek.
Tom G. Roberts is the Chief Justice of the U.S. Supreme Court.
 - Tom G. Roberts, ABD Yüksek Mahkemesi Başyargıcıdır.
The army chief reported that the war was lost.
 - Genelkurmay başkanı savaşın kaybedildiğini bildirdi.
This building is the architect's crowning achievement.
 - Bu bina mimarın en yüksek başarısıdır.
Laurent Weber is the archbishop of Portland.
 - Laurent Weber Portland'ın başpiskoposu.
Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you.
 - Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.
There used to be a post office on the corner.
 - Köşe başında postahane vardı.
I work in Central Park every morning starting at six.
 - Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.
Mario Draghi is the head of the European Central Bank.
 - Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.
He bowed to me as he left the room.
 - O, odadan ayrılırken başıyla beni selamladı.
He bowed to me as he passed by.
 - O, geçerken beni başıyla selamladı.
At first each man had paid $10.
 - İlk başta her insan 10 ABD doları ödemişti.
At first, they were all convinced he was innocent.
 - İlk başta, onların hepsi onun masum olduğuna ikna oldular.
It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election.
 - Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.
The mayor addressed the general public.
 - Belediye başkanı genele hitap etti.
The general use of forks for eating started in the tenth century A.D.
 - Çatalların yemek için genel kullanımı milattan sonra onuncu yüzyılda başladı.
In love, there are only beginnings.
 - Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
All beginnings are difficult.
 - Bütün başlangıçlar zordur.
If I start eating potato chips, I can't stop.
 - Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.
I ate the whole bag of potato chips by myself.
 - Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.
I might flunk the course.
 - Kurda başarısız olabilirim.
I see no other course of action.
 - Başka bir hareket tarzı göremiyorum.
Tom hadn't cleaned his keyboard for months, and it was clogged with dust, food particles, and God knows what else.
 - Tom aylardır klavyesini temizlememişti, ve o tozla, gıda parçalarıyla ve Allah bilir başka neyle dolmuştu.
The mayor presented him with the key to the city.
 - Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
You'll get into trouble if your parents find out.
 - Ailen anlarsa başın belaya girer.
Apart from his parents, no one knows him very well.
 - Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
I don't poke my nose into other people's business.
 - Burnumu başkalarının işine sokmam.
Don't stick your nose into other people's business.
 - Başka insanların işine burnunu sokma!
To protect your head, you need to wear a helmet.
 - Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.
“The Satanic Verses” by Salman Rushdie is a real masterpiece of modern literature.
 - Salman Rüşdi'nin “Şeytan Ayetleri” modern edebiyatın gerçek başyapıtıdır.
This movie is indeed a timeless masterpiece.
 - Bu film gerçekten ebedi bir başyapıt.
Nobody listens to this music except nuts.
 - Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
When did you start liking baseball?
 - Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?
Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'
 - Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.
A good beginning makes a good ending.
 - İyi başlayan iyi biter.
Whatever has a beginning also has an end.
 - Başlangıcı olanın sonu da vardır.
The film had a great beginning, but the ending wasn't believable.
 - Filmin harika bir başlangıcı vardı, ancak sonu inandırıcı değildi.
People can begin to love when they choose, but they have no choice when it comes to ending love.
 - İnsanlar seçtiklerinde sevmeye başlayabilir ama biten sevgi geldiğinde seçenekleri yoktur.
At times, he suffered from a painful headache.
 - Zaman zaman can sıkıcı baş ağrısı çekti.
For years, Tom suffered from migraine headaches.
 - Yıllardır, Tom migren baş ağrısından çekti.
Mary didn't suffer from dizziness.
 - Mary baş dönmesinden muzdarip değildi.
Tom has been experiencing severe headaches and dizziness.
 - Tom şiddetli baş ağrısı ve baş dönmesi yaşıyor.
Getting rid of garbage has become a major headache for the authorities.
 - Çöpten kurtulmak yetkililer için büyük bir baş belası haline gelmiştir.
My initials are on my briefcase.
 - Benim ismimin baş harfleri benim evrak çantasının üstünde.
I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk.
 - O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım.
The Joker is Batman's archenemy.
 - Joker, Batman'ın baş düşmanıdır.
Lex Luthor is Superman's archenemy.
 - Lex Luthor Süpermen'in baş düşmanıdır.
You're something of a troublemaker, aren't you?
 - Sen biraz baş belasısın, değil mi?
And she is always a troublemaker.
 - Ve o her zaman bir baş belasıydı.
Tom was starting to feel very dizzy.
 - Tom çok baş döndürücü hissetmeye başlamıştı.
Aren't you still dizzy?
 - Hâlâ baş döndürücü değil misin?
Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
 - Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
 - Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.