James had a great fear of making mistakes in class and being reprimanded.
 - James derste hatalar yapmaktan ve azarlanmaktan çok korkardı.
Mr. Jones reprimanded me for falling asleep during class.
 - Bay Jones ders esnasında uyuduğum için beni azarladı.
He took it for an implied rebuke.
 - Anlaşilan onu bir azarlama zannetti.
He scolded me for being lazy.
 - O, tembel olduğum için beni azarladı.
He was scolded by his mother.
 - O, annesi tarafından azarlandı.
Mary chided Tom for spending so much time on Tatoeba.
 - Mary Tom'u Tatoeba'da çok zaman harcadığı için azarladı.
The teacher lost his job because he cruelly berated students who made mistakes.
 - Öğretmen işini kaybetti çünkü hata yapan öğrencileri acımasızca azarladı.
I gave it up after my father had given me a good scolding.
 - Babam beni iyi bir azarladıktan sonra ondan vazgeçtim.
I was not scolding you.
 - Ben seni azarlamıyordum.
My mother-in-law never passes up an opportunity to upbraid me over my decision to go into business for myself.
 - Kayınvalidem kendim için işe gitme kararım üzerinden beni azarlama fırsatını asla kaçırmaz.
Mary chided Tom for spending so much time on Tatoeba.
 - Mary Tom'u Tatoeba'da çok zaman harcadığı için azarladı.
Mary chided Tom for spending so much time on Tatoeba.
 - Mary Tom'u Tatoeba'da çok zaman harcadığı için azarladı.