auffällig

listen to the pronunciation of auffällig
Английский Язык - Турецкий язык

Определение auffällig в Английский Язык Турецкий язык словарь

distinctive
{s} belirgin

Tom'un sağ gözünün altında belirgin bir yara izi vardı. - Tom has a distinctive scar under his right eye.

conspicuous
{s} belli
conspicuous
göze çarpmak
distinctive
(Kanun) karakterlik
conspicuous
çarpıcı
conspicuous
dikkat çekici

O, takım elbisesinin içinde dikkat çekiciydi. - He was conspicuous in his suit.

Bu çok dikkat çekici değil. - It's too conspicuous.

distinctive
özel

Japon dilinin birçok ayırt edici özellikleri var. - The Japanese language has many distinctive characteristics.

Japonya'nın pek çok ayırt edici özellikleri vardır. - Japan has many distinctive traits.

conspicuous
{s} göze çarpan

Hummer limuzinleri göze çarpan tüketimin nihai sembolüdür. - Hummer limousines are the ultimate symbol of conspicuous consumption.

conspicuous
{s} cazip
conspicuous
dikkati çeken
conspicuous
{s} bariz

Deney bariz bir hataydı. - The experiment was a conspicuous failure.

Onun alnındaki yara bariz. - The scar on his forehead is conspicuous.

conspicuous
{s} apaçık
distinctive
{s} kendine özgü

Sami mekanı kendine özgü tarzıyla süsledi. - Sami decorated the place in his distinctive style.