Spongebob and Patrick are friends.
- Süngerbob ve Patrick arkadaştır.
Batman is friends with Robin.
- Batman, Robin ile arkadaştır.
If you buddy up to everybody and anybody, pretty soon people will think you're just a people-pleaser.
- Eğer herkesle ve herhangi biriyle arkadaş olursan, çok geçmeden insanlar senin insanları memnun eden biri olduğunu düşünecekler.
He's my old drinking buddy.
- O benim eski içki arkadaşım.
Tom met his life mate, Mary, at the age of twenty six.
- Tom yirmi altı yaşındayken hayat arkadaşı Mary'yle tanıştı.
He is my working mate.
- O benim iş arkadaşımdır.
Tom and I are drinking buddies.
- Tom ve ben içki arkadaşlarıyız.
They're buddies from my technical school.
- Onlar benim teknik okuldan arkadaş.
Jiro communicates with his pen pal in Australia.
- Jiro Avustralya'daki mektup arkadaşı ile haberleşiyor.
I halved the money with my pal.
- Parayı arkadaşımla yarı yarıya paylaştım.
My companions were watching me in silence and, unlike other times when my wonder had made them laugh, they remained serious.
- Arkadaşlarım beni sessizce izliyorlardı ve, benim şaşkınlığımın onları güldürdüğü diğer zamanların aksine , onlar ciddi kaldılar.
Ondoy and his companion go downtown.
- Ondoy ve arkadaşı kent merkezine gidiyorlar.
The young man bade farewell to his comrades and relatives.
- Genç adam arkadaşlarını ve akrabalarını uğurladı.
He was angered by the murder of their comrades.
- O, arkadaşlarının cinayetiyle kızdırıldı.
The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
He seems to be a nice fellow.
- O, güzel bir arkadaş gibi görünüyor.
I don't associate with people like Tom.
- Tom gibi insanlarla arkadaşlık etmem.
She fell in love with her friend's brother.
- Arkadaşının erkek kardeşine âşık oldu.
He is a close friend of my brother.
- Erkek kardeşimin yakın bir arkadaşıdır.
He's a smart little feller.
- O zeki küçük bir arkadaştır.
You're a mighty good feller.
- Sen güçlü iyi bir arkadaşsın.
My parents are familiar with her friend.
- Ebeveynlerim onun arkadaşını tanıyorlar.
We're intimate friends.
- Biz samimi arkadaşlarız.
I advise you not to keep company with Tom.
- Tom'la arkadaşlık etmemeni tavsiye ederim.
A man is known by the company he keeps.
- Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.
I have a date tonight with an old girlfriend.
- Bu gece eski bir kız arkadaşımla bir buluşmam var.
My boyfriend and I had sex on the first date.
- Erkek arkadaşım ve ben ilk buluşmamızda seks yaptık.
I pardoned my friend for his poor manners.
- Kötü davranışları için arkadaşımı affettim.
Who is your dance partner?
- Dans arkadaşınız kim?
Tom is my old partner.
- Tom benim eski arkadaşım.
His novel ideas are time and again getting him into trouble with his more conservative colleagues.
- Onun özgün fikirleri daha tutucu arkadaşlarıyla başını defalarca belaya soktu.
Go and speak to my colleague.
- Git ve iş arkadaşımla konuş.
Macedonia and Bulgaria are not friends.
- Macedonya ve Bulgaristan arkadaş değildir.
Mac is my friend. He likes dogs very much.
- Mac, benim arkadaşım. O, köpekleri çok sever.
Tom is still just as friendly as he used to be.
- Tom hâlâ tamamen eskisi kadar arkadaş canlısı.
All the students in my class are friendly.
- Sınıfımdaki bütün öğrenciler arkadaş canlısı.
I want to make friends with Nancy.
- Nancy ile arkadaş olmak istiyorum.
I did my best to make friends with Tom.
- Ben Tom ile arkadaş olmak için elimden geleni yaptım.
I want to make friends with Nancy.
- Nancy ile arkadaş olmak istiyorum.
A party is a good place to make friends with other people.
- Parti başka insanlarla arkadaş olmak için elverişli bir yerdir.
Children always find a reason to become friends.
- Çocuklar her zaman arkadaş olmak için bir neden bulur.
Tom wants to be friends with Mary.
- Tom Mary ile arkadaş olmak istiyor.
Tom just wants to be friends with you.
- Tom sadece sizinle arkadaş olmak istiyor.
Mike and Ken are friends.
- Mike ve Ken arkadaşlar.
I spent the whole afternoon chatting with friends.
- Bütün öğleden sonrayı arkadaşlarla sohbet ederek geçirdim.
Give my regards to your folks.
- Arkadaşlarına selamlarımı söyle.
Do you folks need anything?
- Siz arkadaşların bir şeye ihtiyacı var mı?
I want to make friends with your sister.
- Kız kardeşinle arkadaş olmak istiyorum.
Tom wants to be friends with Mary.
- Tom Mary ile arkadaş olmak istiyor.
He is my close friend.
- O benim yakın arkadaşım
Tom and Mary used to be close friends.
- Tom ve Mary yakın arkadaşlardı.
I want to make friends with your sister.
- Kız kardeşinle arkadaş olmak istiyorum.
Tom just wants to be friends with you.
- Tom sadece sizinle arkadaş olmak istiyor.
Tom and Mary have been friends since they were kids.
- Tom ve Mary çocukluklarından beri arkadaşlar.
Tom and I have been good friends since we were kids.
- Tom ve ben çocukluğumuzdan beri iyi arkadaşlarız.
Tom and his girlfriend are in the same class.
- Tom ve kız arkadaşı aynı sınıfta.
How can you be sure your girlfriend isn't faking her orgasms?
- Kız arkadaşının orgazm takliti yapmadığından nasıl emin olabilirsin?
He proposed to his girl friend with a ring he had stolen from a local jewelry.
- O yerel bir kuyumcudan çaldığı bir yüzükle kız arkadaşına evlenme teklif etti.
Cats are social animals.
- Kediler arkadaş canlısı hayvanlardır.
Tom and his buddies slit the throats of eleven men and women.
- Tom ve onun arkadaşları on bir erkek ve kadının boğazlarını kesti.
Tom and I are drinking buddies.
- Tom ve ben içki arkadaşlarıyız.
I really enjoy your company.
- Gerçekten senin arkadaşlarınla eğleniyorum.
All the doctors say that I shouldn't drink coffee, but, despite that, I do have a bit now and then when I'm in good company.
- Bütün doktorlar kahve içmemem gerektiğini söylüyorlar ama buna rağmen, sevdiğim arkadaşlarımla beraberken ara sıra birazcık içiyorum.
She has too many boyfriends.
- Onun bir sürü erkek arkadaşı var.
Her boyfriend is an idiot.
- Onun erkek arkadaşı aptal.
Tom and his girlfriend are in the same class.
- Tom ve kız arkadaşı aynı sınıfta.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
I have a steady girlfriend.
- İstikrarlı bir kız arkadaşım var.
He's got a steady girlfriend.
- Onun istikrarlı bir kız arkadaşı var.
Divorce can put mutual friends of the divorcing couple in a difficult position, particularly if it's an acrimonious split.
- Boşanmalar, boşanan çiftlerin ortak arkadaşlarını zor durumda bırakabilir, özellikle de ayrılık sert ve tantanalı olmuşsa.
Tom and Mike became acquainted through their mutual friends.
- Tom ve Mike ortak arkadaşları sayesinde arkadaş oldular.