Sami yardımcı olacak birkaç iş arkadaşına ihtiyaç duydu.
- Sami needed a few co-workers to assist.
Tom bir iş arkadaşını yaraladı.
- Tom injured a co-worker.
İş arkadaşım ve kocasının ikisi de Amerikalı.
- My colleague and her husband are both American.
İkisi benim iş arkadaşımdır.
- Both are my colleagues.
Sami, kadın meslektaşlarıyla dalga geçti.
- Sami made fun of his female co-workers.
Şirket politikası, farklı mevkilerdeki meslektaşları arkadaşlık etmekten men ediyor.
- Company policy precludes fraternization between co-workers.
İspanya'da bir meslektaşımız var.
- We have a colleague in Spain.
Kocası Fransız olan meslektaşım Paris'e gitti.
- The colleague whose husband is French has left for Paris.
Tom yirmi altı yaşındayken hayat arkadaşı Mary'yle tanıştı.
- Tom met his life mate, Mary, at the age of twenty six.
Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
- They want to choose their mates by their own will.
Onun özgün fikirleri daha tutucu arkadaşlarıyla başını defalarca belaya soktu.
- His novel ideas are time and again getting him into trouble with his more conservative colleagues.
Onun yeni fikirleri daha tutucu iş arkadaşlarıyla sık sık başını derde sokuyor.
- Her novel ideas are time and again getting her into trouble with her more conservative colleagues.